Aslında rektör konusunda bütün yargısal süreçler Yargıtay aşamasına kadar tamamlanmadan yazmama kararı almıştım. Ancak, Uşakhaber sitesi beni bu kararımdan caydırdı. Tekrar bir operasyona yeltendiler. Doğal olarak bana söz hakkı düşürdüler.
Uşakhaber adlı belediyenin yayın organı olduğu söylenen sözde haber sitesi, 16 Mart 2018 Cuma günü, bir haber yaptı ve beni savcılara hedef gösterecek tarzda ismimi bol bol kullandı. Sonrasında haberi hemen kaldırdı. Neden? Tabii ki, Rektörü yargı kararıyla FETÖ’cü ilan edip, beni de FETÖ’ye destek veren bir kişi olarak göstermek için!
Şimdi Ali Galip ne diyecek merakı içindelermiş! Benim yazdıklarımı hatırlatıp, bazı sözlerimi bağlamından kopararak algıya yönelik sunum altında tekrar işliyorlar. “ÇELİK’i her ortamda kollayan ve savunan, Ali Galip Baltaoğlu’nun algı operasyonları yapıp Sait ÇELİK lehinde onlarca yazı yazmış olmasından sonra ne yapacağı merak konusu” diyorlar. Meraklanmışlar, meraklarını hemen gidereyim.
Beyler sizin anlayışınız kıt galiba! Bir daha tekrar
ediyorum. Sait ÇELİK FETÖ’cü değildir! Altı yıl beraber çalıştığım adamı tanıdığımı düşünüyorum. Bu konudaki fikrimi ve kanaatlerimi söylemekten hiçbir zaman kaçınmadım ve kaçınmam. Biliyorsunuz, en üst mercii Yargıtay. Şayet Rektörün ve avukatının henüz bilmediği, sizin 16 Mart tarihi itibariyle haber yaptığınız ve hemen akabinde fenersiz yakalandığınız için kaldırdığınız haber doğru ise, yani istinaf mahkemesi görmesi gereken davayı görmeye gerek duymadan reddetmiş ise, dosya Yargıtay’a gidecek.
Bu arada aklıma geldi. Akit’e ve Milliyet Gazetesine haber yaptırmayı unutmuşsunuz. Onlar yapmazsa Diriliş Postası Gazetesi yapar. Dert etmeyin, yapın bir şeyler!
Sonuç olarak kumpasçı zatlar, ben Yargıtay’ın kararına kadar Rektör ÇELİK’in FETÖ’cü olmadığına inanmaya devam edeceğim. Yüksek Yargıtay, yargılama aşamasındaki hukuka aykırılıkları tespit ve tashih etmeden aleyhte bir karar verirse, bu kararı da eleştireceğim. Ergenekon sürecinde haksız verilen kararların sonucunu unutmayın! Biz yasal çerçeveler içinde yargı kararlarını eleştirme hakkına sahibiz.
Usak haber sitesinde bu haberi yazıp sonra kaldıran arkadaşlar, sizi hangi ana hangi baba yetiştirdi bilmiyorum. Bu kadar kötü olabilmek için çocuklukta ne yaşadınız onu da bilmiyorum! Biliniz ki, rektörün kumpasla mahkum edildiğine dair kanaatlerim hiç değişmedi, bilakis sayenizde pekişti! Şayet bu suçsa ve siz bu konudaki karar vericilerseniz ve devletseniz, güdümünüzdeki devlet görevlileriyle birlikte bekliyorum! Ne de olsa, kimliği belli olmayan ihbar mektuplarıyla, rektör liderliğinde FETÖ kadrolamacısı olduğumuzu, seks şantaj kasetçisi olduğumuzu dosyalara sokan savcılarınız var/vardı. Hatta bir şizofrenin rektörün ve benim tarihi eser kaçakçısı olduğumuzu, buradan kazanılan paraları FETÖ’ye aktardığımızı ifade eden, manyak hezeyanlarını KOM’da kayda geçirilmesini sağlayan valileriniz polisleriniz var! Gerçi o vali de tarih oldu galiba! Alabiliyorsanız alın hadi! Bazı malum zatların iftira/ihbar dosyaları savcıların elinde. Sezayi DAŞDEMİR ve onun kankası Yaşar TOPAL’ın veya bunların tetikçilerinin ihbarlarıyla bu işler olabiliyorsa haydi gereğini yapın, yaptırın!
Ama yine de sizi ikaz edeyim. FETÖ’den olmaz be kardeşler! FETÖ stratejilerinin takipçileri olarak başka bir suç uydurun. Bu işi iyi biliyorsunuz, kumpas işine devam edin. Çünkü en iyi siz biliyorsunuz FETÖ işi benim üzerimde asla durmaz! Ayarlayın işte uygun bir suç!
Ey kumpasçı arkadaşlar, defalarca yazdım anlatamadım. Size sizin üslubunuzla hitap etmek gerekiyor. Okuyucularım kusuruma bakmasın. Benim çakallara vereceğim hesabım yok. Öncelikle şunu bilin ve kafanıza iyice sokun! 57 yaşındayım. “Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm. Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm” dizelerini okuyarak şahadete yürüyen ve ailesine beklemesinler mesajı göndererek savaşa giden fidanların yaşadığı bir ülkede püf deyince çıkacak canının hesabını yapan Ali Galip’e yuuhh olsun! Bilirim ki, şerefiyle çıkmayan can, arkada kalanlara zillet ve utançtır. Ne eşime ne çocuklarıma bunu asla yapmam! Argo ve müstehcen yazdığı gerekçesiyle bazılarının eleştirdiği şair Can YÜCEL, diyor ki;
Şerefle bitirilmesi gereken en asil görev hayattır.
Bir lokma ekmek için şererefini çiğnetmeye;
bir anlık eğlence için servetini tüketmeye,
bir zamanlık mevkii için el ayak öpmeye,
insanları ezipgeçmeye,
günlük menfaatler için onurunu terk etmeye,
bir kısım insanlara kızıp tüm insanlara düşman olmaya değmez bu hayat!
Şerefle bitirilmesi gereken en asil görevin hayat olduğunu bilmeyen, kumpasçı sözde Müslümanlar, FETÖ’nün varsileri, Allah sizi imtihan ediyor farkında değil misiniz? Şunu kafanızın bir yerine yazın. Kaybettiniz ama hala farkında olamayacak kadar sarhoşsunuz! Sizin gibi adamlar benimle savaşamaz. Biliniz ki, dünyadan vazgeçemeyecek kadar bu dünyayı hiç sevmedim. Rahmetli Hasan Celal GÜZEL gibi düşünüyorum. Cesurlar bir kere, korkaklar bin kere ölür! Canından pervası olmayanı, valiyle savcıyla hakimle cezaevi ile korkutmaya kalkmanız beni çok sinirlendiriyor. Yemezler beyler! Haddinizi bilin. Bu ülkede birçok iyi insan cezaevini gördü. İftira ile cezaevini görmek ile, kumpas kurarak iftira atarak cezaevini görmek arasında fark vardır. Önemli olan yanlış yaparak oralara düşmemektir! Şunu unutmayın, zira Sünettullahtır! Bir gün oralara zilletle ve utançla uğrayacaksınız. Bundan hiç şüpheniz olmasın!
Bir taraftan usak haber manipilasyon yapacak haberi yayınlayıp, sonra kaldırırken, diğer taraftan İlbeyli/Sezayi DAŞDEMİR denen zat, gazetecileri hedef gösterip haklarında FETÖ’den dosya hazırlandığını haber veriyor! Cezaevine atılacaklarını ima ediyor.” Elvada FETÖ tetikçisi Kazım Şen” türünde twetler atıyor. Ne anlamalıyız?
Ahlaksız ve kumpasçı adamlar terbiyesizlikte sınır tanımıyorlar. İstihbaratları kuvvetli olduğu için, bilmemeleri gereken yargı kararlarını ayrıntılarıyla biliyorlar! FETÖCÜ ESKİ UŞAK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ SAİT ÇELİK’İN CEZASI KESİNLEŞTİ diye sadece algıya matuf haber yapıyorlar. Neden? Bu cezaların ancak Yargıtay’da kesinleşeceğini bildikleri halde neden böyle bir başlık atıyorlar. Bindiler bir alamete, gidiyorlar kıyamete!
Hala algıya oynuyorlar. Haber içeriğinde rektör ÇELİK’e FETÖ’cü tanıkların duydum duydumuna dayanan, “Gülen’i ziyarette umrede aldığım hazzı aldım” gibi zırva ifadeleriyle iftiraya ve algıya devam ediyorlar.
Devletin kayıtlarındaki bu konunun gerçeği şudur: FETÖ’cü olduğunu bütün Uşak’ın bildiği FETÖ şüphelisi diş hekimi Halit ERYILMAZ adlı zat ifadesinde; “muayenehanesinde bulundukları bir gün Erkan KARADEMİR’in, bu gezi nedeniyle Sait ÇELİK’in kendisine “ben Fetullah GÜLEN hoca efendiyi ziyaret ettiğimde umrede aldığım hazzı aldım” diye beyanda bulunduğunu söylemiş! Bu arada Erkan KARADEMİR’in yani kaynak kişinin ifadesi yok! Kaynak kişi de ayrıca sağlam FETÖ’cü imiş. O da öyle söyleseydi ne değişirdi ki!
Sonuç olarak bu ifadenin sahibi, FETÖ’cü Halit Eryılmaz itirafçı kisvesiyle Uşak’ta elini kolunu sallaya sallaya dolaşmaya, özgürce yaşamaya devam ediyor! Yalın gerçek bu! NOKTA.
Usak haber alelacele kaldırdığı kışkırtma amaçlı haberiyle savcıları harekete geçirmeyi umuyordu herhalde! Şafakta basma hayallerini gerçekleştirecekler! Hani Cumhurbaşkanımızı kılıcıyla düzeltecek Murat KOPARAN adlı belediye çalışanı zatın hayali! Rektörle birlikte resmimi yayınlamış, rektör içeri alınmadan 4 ay önce Ağustos 2016’da bu hayalini ifadeye koymuştu. Nefretimsin Ali Galip BALTAOĞLU özlü sözü eşliğinde!
Rektörü Şafakta bastılar, ben hâla bekliyorum! Haydi savcılar harekete geçin artık! Dert oldu kılıçların efendisi Koparan’a!
Rektörü Şafakta bastılar, ben hâla bekliyorum! Haydi savcılar harekete geçin artık! Dert oldu kılıçların efendisi Koparan’a! Ne Koparan mışssın be arkadaş! Rektörü kopardın da beni bir türlü koparamadın! Yakışmadı sana! Sen ki, Ömer’leri düzeltecek bir adamsın! Gerçi yememiş hemen kaldırmışsın. Tükürmüş, usakhaber gibi akabinde derhal yalamışsın, ama olsun! Aklından geçirmişsin ya! Yiğit adamsın vesselam! Sakın geç kalma erken gel Koparan. İlbeyli’yi de yanına al öyle gel olur mu!
Güler misiniz ağlar mısınız! Kıvırma kapasiteleri gelişmiş! Yaz/silciler! Kılıçları ellerinde düzeltecek Ömer arıyorlar! Ömer’i görünce diz bağları çözülüyor, kılıçları ellerinden, pardon klavyelerinden düşüyor! Nesrin Topkapı’ya taş çıkartıyorlar bu klavye delikanlıları. Velhasılı, bu yeni yetme sözde dava adamlarının acıklı haline yürek dayanmıyor! Neyse…
Hatırlıyor musunuz usak haber isimli sayın belediyeci ve kumpasçı basın! 2017 Mayısında aynen şunları yazmıştım:
“Öğr. Gör. Kenan AKARBULUT 10 Ekim tarihinde gözaltına alındı. 14 Ekimde tutuklandı. Tutuklandıktan 10 gün kadar sonra 24 Ekim Pazartesi günü savcı Bahadır SAKAOĞLU kendisini çağırdı mı? Sohbet etmek için çağırdığını söyledi mi? Sen benim kızıma da ders vermişsin. Sen iyi bir insansın ben sana yardımcı olacağım dedi mi, Öğlen saatlerinde başlayan sohbet 3-4 saat sürdü mü? Saat 16-16/30 gibi savcı özel kalemini arayıp oraya gelen olduysa içeri gelsin talimatı verdi mi? Bunun üzerine odaya savcının üniversiteden çağırdığı Yrd.Doç.Dr. Volkan TURAN (ki bu kişi üniversitede kopya soruşturması geçirdiği ve bundan rektör ve beni sorumlu tuttuğu için bizden nefret eder) odaya girdi mi? Volkan TURAN Savcı Bahadır SAKAOĞLU’nun odasına girer girmez (Kenan AKARBULUT’u (çok iyi tanışırlar aynı apartmanda ailecek görüşürlerdi) Ali Galip seni sattı. rektör seni sattı, senin aleyhine ifade verdiler, dedi mi? Tutuklu Kenan AKARBULUT’dan rektör ve benim aleyhimde ifade almak için baskı yaptılar mı? Kenan AKARBULUT’a Sen de itirafçı ol, her şeyi anlat kurtul, çocuklarına kavuş dediler mi? Eşinde listede bak onu da alacağız, çocuklarına kim bakacak. Tek başına kaldın, diyerek şüpheliyi moralmen çökertip iftiraya ikna etmek istediler mi?”
Şimdi Kenan AKARBULUT, rektörü mahkum eden aynı mahkeme tarafından mahkum edilip tahliye edildi? Adam dışarıda! O mahkemede tanıktım. Tanık ifademi verirken kumpasın bazı delillerini de ekledim. Yerel mahkemeler bakmasa da, Yargıtay’da inceleyen belki çıkar diye! Gazeteci iseniz, hadi gidip AKARBULUT ile röportaj yapın! Basında yazdığım iddiaların gerçekliğini araştırın. AKARBULUT’un ve benim şikayetlerim HSK’da. Gazeteci iseniz o şikayetlerin sonucunun peşine düşün! Gazetecilik yapın tetikçilik değil!
Şimdi soruyorum. İftira ettirmek için baskı yaparak ifade alan savcıların iddianamesine nasıl güveneyim? Bu iddianameye itibar eden mahkemeler hata yapmış olamaz mı? Ben AKARBULUT’un cezaevinden yazdığı dilekçelere dava dosyasında işlem yapmayan, baskı şikayetlerini normal gören ve bu konuları araştırmayan yargı heyetini eleştiriden muaf göremem. Tanıklığımı reddeden ve rektörün savunma hakkını tanımayan mahkemenin muhakemesiyle ilgili endişe duymamda bir anormallik var mı?
Uşakhaber olarak yazmışsınız, tanıklığı reddedildi diye! Evet iki duruşmada iki kez reddedildi. Ve rektör iki duruşmada mahkum edildi! 5271 sayılı CMUK 289 maddesi KESİN HUKUKA AYKIRILIK hallerini sayar. 289/ h- “Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması” hukuka aykırılık ve talep edilmese bile resen bozma sebebi olarak belirtilir.
Yargılanma sırasında rektörün tanıklarının reddedilmesi, savunma hakkının kısıtlanması değil midir? Üstelik AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE ANLATACAKLARIM VAR! diye makalemi usak.tv de 30 Ekim 2017 de yazmışken! http://www.usak.tv/agir-ceza-mahkemesinde-anlatacaklarim-var-makale,187.html HUKUK İFLAS EDİNCE REKTÖR YURTTA SULH KONSEYİ ÜYESİ OLUYOR! başlıklı makalemi 10 Kasım 2017’de yazmışken. http://www.usak.tv/hukuk-iflas-edince-rektor-yurtta-sulh-konseyi-uyesi-oluyor-makale,188.html
Söz konusu makalelerde bazı önemli bilgilerin ipuçlarını vermiştim. Ama mahkeme dedi ki. Ben seni dinlemiyorum. Benim senin sunacağın bilgilere ihtiyacım yok! Halbuki mahkemeye bazı belgeleri bizzat sunmayı ummuştum. Sordum kendime, ben hakim olsam ne yapardım diye? Şüpheliyi yüzde yüz haksız da bulsam, bu adam ne diyecek diye dinler, vereceği belgeleri dosyaya kaydeder, o ifadelerin ve belgelerin neden önemli olmadığını gerekçeye yazar, ondan sonra mahkum ederdim. Savunma hakkının kısıtlanması gibi bir itiraza da mahal vermezdim! Yanlış mı düşünüyorum!
Yine 289/ i bendi “Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanmasını” kesin hukuka aykırılık sebebi olarak ifade eder. Kenan AKARBULUT’un iftira etmeye zorlandığı bir soruşturma sürecinde hüküm için oluşturulan delillerin sağlıklı olduğunu iddia edebilir misiniz? Şahsen bana göre bu iddianamedeki ve karardaki FETÖ’cü tanık ifadeleri bana göre yok hükmündedir! Kimi, tehdit edilmiştir, kimi özgürlüğü karşılığı isteneni söylemiştir, kanaatini taşıyorum. Bu kanaate ulaşmam için elimde yeteri kadar veri olduğunu düşünüyorum.
Bence herkes aklını başına devşirmelidir. Gaziantep milletvekili ve gazeteci Şamil Tayyar daha yakın zamanda basına açıkladı. FETÖ borsası kurulduğunu, 250 trilyonluk borsada, zengin FETÖ’cülerin itirafçı kılığında salıverildiğini söyledi. Bu iddia Uşak açısından da araştırılmaya değer değil mi sizce?
Kumpasçı Haber sitesi istinaf mahkemesinin red kararından sonra ne yapacağımı soruyor? Rektörün avukatının halen bilmediği dolaysıyla benim de bilmediğim, fakat usakhabercilerin bildiği mahkemenin kararı karşısında, ne diyeceğimi merak ediyorlarmış. Meraklarını giderdim inşallah.
Bu süreci ben bütün ayrıntılarıyla biliyor ve öncelikle Müslüman geçinip Müslüman mahallesinde münafıklık satan tüm Waldo’lara sesleniyorum! Ben buradayım siz neden burada değilsiniz! Kumpasçılara değil Müslüman geçinen bazı ulusal basın mensuplarına da sesleniyorum. İslam olduğunu iddia ederek banka reklamı almayacak kadar hassasiyetiniz olduğunu ifade ediyorsunuz. Fakat muteber kişilerin araya girmesiyle araştırmadan haber yaparak, kumpasa su taşıyor, kardeşinizi kuyuya atmakta hiçbir beis görmüyorsunuz. Dahası gerçeklerin belgesini gördüğünüz halde düzeltmeye yüreğiniz yetmiyor! Allah’ın değil, münafık ve iftiracı muteber efendilerin memnuniyetini önceliyorsunuz. Nerede kaldı hassasiyet? Keşke kardeşinizi kuyuya atmasaydınız da, banka reklamı alsaydınız diyor başka da bir şey demiyorum.
Rektörün FETÖ’cü olmadığına dair sayısız delil var. Bir rektör, 2012 yılında bir işadamının davetiyle Pensilvanya’a gitti diye FETÖ’cü olmaz! Pensilvaya gidip geldikten sonra bana “Ali Galip Hocam bu adam manyağın önde gideni, bu adam şizofren, misafirhanede karı koca ailelerin odalarını dinliyorlar, hocaya soralım dedikleri konuları ertesi günü görüşmelerinde Fethullah sormadan anlatıyor, insanlarda dışarıda hoca keramet gösterdi diye ağlayarak birbirlerine anlatıyorlar, ülkemizin başı büyük belada” diyen bir rektör için, bir FETÖ’cü itirafçı, (belki de özgürlüğü karşılığında) bir başka fetöcüden rektörün “umre hazzı aldım” dediğini duymuş! Haydin oradan… Bir ağır ceza mahkemesinde böyle delil mi olur? Ben bu martavallara, bu konuda algı yaratmak için gazetelerde haber yaptıran kumpasçılara, bu söylemi kararlarında kullanan mahkemeye inanacak kadar saf mıyım?
Mahkeme aksini düşünse de ben bildiğimi biliyorum beyler! Aşağıda rektörün ZEYİT/Zeyt4 adıyla 8 Haziran 2014’te saat 5.21. ve 5.28 de attığı twetleri inceleyin. Bana anlattığı konuyu burada işlemiş.