UŞAK ÜNİVERSİTESİ PERSONEL ŞUBE MÜDÜRÜ SEZAYİ DAŞDEMİR 15 TEMMUZ DARBE TEŞEBBÜSÜNDEN SONRA İSTİHBARAT ŞUBE MÜDÜRÜ HÜSEYİN ÖZEN’E KİM İÇİN ve NEDEN PUSU KURDU?
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 170
Rektör Sait ÇELİK başına gelenleri ve kendisine hazırlanan kumpası 18 Bölüm halinde yer, zaman, belge, bilgi sunarak yayınladı ve tarihe mal etti. Sanıyorum yakın bir zamanda adli başvurularını da yapacak.
Yazı dizisini takip edenler bu inanılmaz olayları ve hukuk skandallarını büyük bir hayretle okumuş olmalılar. İşte bu ülkede hayatları karartmak bu kadar basit maalesef…
Nasıl Oluyor Bu İşler
Peki bütün bunlar nasıl oluyor? Önce şu gerçeği kabul edelim. Bu işler bazı kirli kamu görevlileri işin içinde olmadan asla yapılamaz. Bu kadar çok şeyi bu kadar farklı alanlarda organize olarak uygulamak için, çete tanımı içinde olmak gerekir! Örneğin bir güç memurluktan atılmak üzere olan Sezayi DAŞDEMİR’i tepe tepe kullanırken, aynı güç, ÇELİK tutuklandıktan hemen sonra Uşak Üniversitesi rektör vekili Sayın DALKIRAN’a bu adamın aldığı disiplin cezalarını kaldırtıyor. Böylece memurluktan atılma durumuna gelmiş olan adeta bir suç makinesi bir anda akça pakça yapılıyor! Zincirlerinden azat edilen DAŞDEMİR’i bundan sonra kim tutsun? Ne güzel memleket değil mi…!? Suç cenneti gibi! Orta yerde bir çok olay ve kurgu var. Yine çok sayıda kişinin ve kamu görevlisinin isminin karıştığı örgütlü eylem ve işlemler var.
Hiç kimse masum değil, bilmedim görmedim duymadım diyemez. Bütün kör göze parmak yaşanan olaylara rağmen, o ilin en üst düzey yöneticileri ve güvenlikten sorumlu bürokratları biz bunlardan habersizdik diyebilir mi? Derlerse, onların bulundukları konum tartışılmaz mı?
Ocağına incir ağacı dikilen Prof.Dr. Sait ÇELİK bütün bu olayları
FETÖ BORSASININ ÜLKENİN BAŞINA AÇTIĞI BELALAR ve RÜŞVET ALIP BELGESİNİ VERMEYEN PEZV…..LERİ KİM YAKALAYACAK?
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 375
Rüşvet alırken belge vermeyen pezv….kleri kim yakalayacak? Bugün ciddi bir yazıya argo kokan bir başlık ve cümleyle başladık. Hoşuma gitmedi ama bu cümleyi de kullanmak zorunda hissettim kendimi. Hiç olmazsa şiir ve edebiyatla süsleyerek devam edelim “ Çaresi Yok” başlıklı şiirimin son kıtası şöyle;
dönme dolaplar yetişemedi dönenlerin hızına,
kadılar çökmüş utanmadan memleketin kızına,
ırz, vatan, namus gidiyor, imdat diyorum,
çaresi yok soysuzluğun, müddeti bekliyorum.
Çaresiz değiliz elbet ama bazen müddeti beklemek zorunda kalıyoruz maalesef. Devletin derinlerinde bir mücadele var, biliyorum. Ülkemizin kanlı Ortadoğu coğrafyasının karmaşık denklemi içinde ABD zincirini kırmak için bir irade gösterdiğini, dolayısıyla içeride ve dışarıda canhıraş bir mücadele verdiğini de görüyorum. Bu savaşın iktidarla sınırlı olmadığının ve devletin varlığını, milletin birliğini sağlama içgüdüsüyle devlet tarafından başlatılmış, siyasal saiklerin ötesinde bir FETÖ mücadelesi olduğunun farkındayım. Ancak bu mücadelede darbe teşebbüsünden 4 yıl sonra nereye gelindi diye baktığımda
ALİYA’YI ANLAMAK ve ELEŞTİREL DÜŞÜNCE…
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 393
Bugün Aliya’nın vefatının 17. sene-i devriyesi. Dört yıl önce kaleme aldığım ve Konya’da METROPOL DERGİSİ’nde dört ayrı sayı içinde bölünerek yayınlanmış makalemi okuyucularımın dikkatlerine sunuyorum.
Resul gibi olmak, Resul gibi yaşamak, Resule benzemek sizce ne ifade ediyor bilmiyorum ama, bu galiba Aliya gibi olmak demek!
Şayet size göre Resule benzemek, Resulün izinden gitmek; sakal bırakmak, misvak kullanmak, yemeğe el ile dalmaksa;
Kandillerde Resulün sakalı olduğu iddia edilen kıl tüplerini salâvatlar eşliğinde öpüp başa koymaksa;
Resulün kanını ve idrarını içen sahabelere cehennemde ateş değmeyeceğini Resulün ağzından söyletmek veya deve sidiğinde şifa aramaksa;
Mezarlarda ölüleri araya koyarak, bazen de koymadan kendine bile faydası olmayan şefaatçiler uydurup onlardan yardım istemekse;
Geleneği sorgulamadan kabul etmek, atalardan kalan hurafeleri ve boş inançları sorgulamadan yaşatma savaşı vermekse;
İslâm’ın en doğru yorumunun sizin yorumunuz olduğunu iddia etmek, dahası dayatmaksa;
BÜYÜK TAARRUZ ve BİLİNMEYEN KAHRAMANLAR
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 426
Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramımız. Büyük Taarruzun 2020 Büyük Taarruzun 98. Sene-i devriyesi. Bu vesileyle sizlere bu taarruzun bilinmeyen bir kahramanı tanıtmak istiyorum.
Ali İhsan Paşa, Irak cephesinde 13 kolordunun en son 6. Ordu komutanlığı yapan adına marşlar yazılmış ünlü komutanı diyor ki; “Bilgiyi çoğaltmak belki kolaydır fakat karakter terbiyesi çok güçtür. Kisbi olmaktan ziyade fıtridir. Bunun için bilgi İle karakteri, becerikliliği ve ahlaki mezcetmiş şahısların yüksek kumanda ve İdare mevkilerinde bulunmaları çok ehemmiyet verilecek bir vatan meselesidir”
İçinde yaşadığımız dönemi düşündüğümüzde nerdeee diyesi geliyor insanın. Böyle adamı nerede bulacağız da makamlara getireceğiz! Demek ki bu geçmişte de böyleymiş!
Ali İhsan Paşa 20 Ağustos 1882 yılında bir asker çocuğu olarak
DÜNYANIN RENGİNE KANMIŞ ve DİNİNİ YIKMIŞ HÜSEYİN UFUK UĞUR’A NASİHATİMDİR. (2)
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 750
Sen Uşak’ın kent tarihinde Uşak’ın ufuklarını karartmış Uşaklı Ufuk olarak yerini aldın Hüseyin. Senin gerçek yüzünü anlatmaya ve belgelemeye kaldığımız yerden devam edelim Hüseyin.
Sezayi ve Hüseyin Ortaklığının Belgesi.
Gelelim Hasan Rıza İLBEYLİ hesabını beraber işlettiğiniz suç ortağın Sezayi DAŞDEMİR’le paylaşımlarına ve kankalığına Hüseyin!
DİNİNİ YIKMIŞ HÜSEYİN UFUK UĞUR’A NASİHATİMDİR (1)
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 480
Bak Hüseyin seni sana, beni sana ve ikimizin arasındaki sorunu kamuoyuna anlatan birkaç sözüm ve belgem var. Diyeceksin ki ikimizin arasındaki ihtilaftan kamuoyuna/halka ne?
Öyle değil o iş! Sen Uşak’ta olumsuz anlamda derin izler bırakmış, kamuoyunun tanıdığı bir insansın ve halkımızın seninle ilgili daha derli toplu ve belgeli bilgilenmeye hakkı var.
Bu yazı aynı zamanda bir nasihatnamedir. Kabul edip etmemek senin paşa gönlüne kalmış! Sana nasihatlerimi ve insani uyarlarımı iki bölüm halinde yayınlayacağım. Bu ilk bölüm…
Biliyorsun Anadolu’da yalancı şahitlik yapana, dinini yıktı derler! Keşke yapmasaydın. Keşke yalancı şahitlik yaparak dinini yıkmasaydın, keşke bu kadar çok yalan söylemeseydin. Keşke benim yalan söylediğimi mahkemede iddia etmeseydin!
Yalanı Nezaketin Arkasına Gizlemek
Seni mahkemede dikkatle izledim. O ne kibarlık, o ne nezaket, o ne zarafet, o ne incelik, hayran oldum. Dikkat edersen konuşmandaki üslubun ve inceliğin için sana teşekkür bile ettim. Erkeklerde pek görülmeyen incelikte, sofistike, gerçekten takdir ettiğim bir caziben ve konuşma tarzın var. Güzel konuştun. Aferin.
Aferin ama birader hep yalan konuştun. Yalanla ilişkiye girme
TARİH PROVOKATÖRLERİ YALANCILARI ZALİMLERİ PİS YAZAR!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 1016
Rektör Sait ÇELİK elhamdülillah beraat etti. Neden beraat etti? Zira değil FETÖ’cü olmak FETÖ düşmanı bir adamdı. Şahsen ben rektörle aynı ideolojik çizgilerden geçmiş birisi değilim. Bugün de bazı dini ve siyasi konularda muhtemelen aynı düşünmüyoruz. Ancak esasta biriz. Zira mümin kardeşliği hepimizi birbirine bağlıyor.
Rektörün geçirdiği süreçlerin adli bir hata sonucu ortaya çıktığı kanaatinde değilim. Bir kumpas sonucu, atamasının altında iki ayrı Cumhurbaşkanının imzası olan bir rektörün hayatının organize bir güç tarafından bitirildiğine kaniyim. Bu konularda artık yazmanın ve belgeleri tarihe havale etmenin zamanı geldi.
Rektöre operasyon yapılmadan önce Rektörün FETÖ’cü olduğuna dair gerçek ve sahte sosyal medya hesaplarından yayınlar yapıldı, alçakça hakaretler edildi. Hepsi bir algıya hizmet içindi. Bu tür işleri yapanlar arasında Sezayi, DAŞDEMİR başı çekenlerdendi. Üniversitede hepi topu bir şube müdürüydü. Kendini kullananlara Allah’a iman eder gibi iman etmişti ve gerçek ismiyle de kendini ortaya atmaktan çekinmedi. Kumpasta etkin rol oynayan başka bir arkadaş daha var. Bu arkadaşta üniversitede DAŞDEMİR’e göre daha zeki idi. İftiralarını başkalarına seslendirdi. Sezayi kadar yiğit değildi! Mümkün mertebe ortada görünmemeye çalıştı. Ancak yine de geride bazı ciddi deliller bıraktı. Daha doğrusu yüzde yüz başarılı olacağı zannıyla kendini deşifre ettiği yerde başarısız oldu. FETÖ isnadıyla köşeye sıkıştırdıkları sanık adam çıktı bunlara direndi. Kimseye iftira etmeyi kabul etmedi. Planı tutsaydı herkes gerçekleri ahiretine taşıyacaktı!
Haa bir de yargılama günü mahkemeye çıkıp
YIL 1955: “BİZİM HEPİMİZDE BUNLARI GÖRÜNCE AMERİKA’LILARA KARŞI NEFRET UYANDI İÇİMİZDE!”
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 598
Washington Post yazarı Andrew Freedman daha 15/20 gün kadar önce “ABD dünyanın en büyük gücüdür. Çünkü askeri ve ekonomik gücüyle ülkelere acı çektirtebilir” gibi bir şeyler söylüyordu. Bugün ne düşünüyor bilmiyorum. Hakikat şu: ABD haydut bir devlettir. Elindeki ordu gücüyle 2. Dünya Savaşı’ndan beri sınırları dışında haydutluk etmektedir. Amerika kıtasına çıkarak acımasızca yerlileri katleden ataları da hayduttu!
Trumpt denen adam zalim olmasına zalimdir ama kanaatim o ki, kendi doğrularıyla ABD halkının yanındadır ve zenginleşerek halkının sorunlarına çare olunacağını düşünmektedir. Bu amaçla derin ABD’nin yani bir takım finans odaklarının tekerine çomak sokmuş ve içeride büyük bir savaş başlatmıştır. Şimdilik onlara direniyor! Demem o ki; Hugo Chavez’in, Sean Penn’e dayandırarak ifadeye koyduğu Fox News’in aptal insanlarının göstermek istediği gibi değil durum! Bir haber ajansının adının Fox kelimesini içermesi bütün dünyada başlı başına bir sorundur!
Trumpt aptal bir adam değil. Hatırlayın. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra
ALLAH BİZE DEDİ Kİ; BAYRAM SİZİN NEYİNİZE!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 707
Bayramlar barış ve adalet içinde yaşayan ve yaşatan kullarımın dayanışma duygularını pekiştirmek içindir. Madem bayramlar işlevini kaybetmiştir. Madem bayramda birbirinizi ziyaret etmeniz, birbirinizi desteklemenize iyilikleri yaymanıza yol açmamaktadır, bayram sizin neyinize? Girin evlerinize!
Madem cemaatle namaz kılmak, barış ve adalet içinde yaşamanıza, cemaat olmanın rahmet ve bereketine yol açmamaktadır. Madem siz bölük bölük, fırka fırka olup camilerinizi ve namazlarınızı bile ayırdınız. Madem bir cemaati bin cemaat yaptınız ve bin tane ötekiniz var! Madem namaz, kelime manasıyla salat/destek/dayanışma olmaktan, çıkmış! Madem bu sapkınlıkları meşrulaştıran düşüncelere sahipsiniz. Bayram sizin neyinize? Girin evlerinize!
İşte böyle bir his içindeydim bu bayram dostlar. Allah bize böyle dedi gibi geliyor bana! Aklımıza ve hayalimize gelmeyecek tarzda mahzun bir bayram geçirmek zorunda kaldık. Yaşayanlar yaşadıkça daha neler görecek acaba? Büyükleri bilemem ama çocuklar bunu hiç unutmayacak!
Bayramlar bizim ortak değerlerimiz. Milli ve dini bayramlar bunun için var. Bayramların birliğimizi beraberliğimizi kardeşliğimizi pekiştirmesini güçlendirmesini bekleriz. Peki öyle mi oluyor?
Sanıyorum pek öyle olmuyor. Son zamanlarda ise hiç öyle olmuyor! Önceden de sorunlar vardı ama bu sorunları bir türlü halledemedik. Sorunlar katlandı ve kaotik süreç oluşturdu. Toplumsal huzursuzluk
BİR KADININ KOYNUNDA TERLEMEYEN ADAMIN FETVASINA İTİBAR EDİLMEZ!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 951
Bugün bir hatıra bağlamında şiir ve edebiyat konuşacak ve bir şiirimi yayınlayacağım. Bizi tanıyanlar bilir. Engin NOYAN’la bir hukukumuz vardır. NOYAN, muvahhitliğine Allah indinde şahitlik edeceğimiz güzel bir insan Ülke çapında tanınan, on parmağında on marifet entelektüel bir sanatçı ve edebiyatçı. Engin NOYAN’ı eşi Sevda NOYAN hanım efendiyi damat ve gelinlerini Uşak’ta bir çok kez ağırladık ve programlar yaptık. Ben, Zübeyr YILDIRIM, İbrahim AKKAŞ, Soner BAYRAM, Zafer AYDIN ve daha bir çok arkadaşın ve eşlerinin dahil olduğu bir grup olarak Uşak’ta bu tür kültürel faaliyetleri zaman zaman yapardık. Engin NOYAN’ı sanıyorum en son 2011 veya 2012 yılının üniversite mezuniyet törenine de davet etmiş ve üniversitede küçük bir konser verdirmiştik.
İşte bu faaliyetlerden birinde sanıyorum 2009 veya 2010 yıllarında, dost meclislerinde yaptığımız konuşmaları hatırlıyorum. O yıllarda bugünün FETÖ örgütü cemaat adıyla
FETÖ ÖRGÜTÜ ASKERLERİ NASIL KANDIRDI?
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 922
Sistemin içine sızmış, FETÖ’cülerle, istismarcılarla ve menfaatçilerle, mücadele etmek, sahih bir akıl, eleştirel ve sistematik düşünce sistemi, istihbari bir yaklaşım gerektirir. Türkiye mevcut insan kalitesiyle ve siyasi aklıyla maalesef bu konuyu çözemez gibi görünüyor.
FETÖ bir sopa olmuş herkes birbirine sallıyor. Kimse bu mücadelenin kriterlerini konuşmuyor. Mücadelenin nasıl yapılacağı, ortaya çıkan sorunların nasıl giderilebileceği hakkında fikir üretmiyor. Aslında üreten çok az miktarda insan var ama bunlarda siyasi etkinliği olan partiler ve gazeteciler olmadığı için sesleri duyulmuyor. 15 Temmuz darbe teşebbüsünü gerçekleştiren komuta kademesi, darbeye katılan askerler ve polis teşkilatı mensupları haricinde bu işten çaycının çorbacının zarar gördüğü fikri halkta yaygın. Siyasal iktidar bu algıyı değiştirecek hiçbir şey yapmıyor veya yapamıyor. Adalet dağıtacak kurumlar kilitlenmiş ve herkes birbirinden korkuyor. Bu nedenle aman bana bulaşmasın derdine düşmüş kamu görevlileri
SAİT ÇELİK BERAAT ETTİ. KUMPASÇILAR YİNE SAHNEDE!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 1002
16 Ocak 2019’da Fetöcü olmakla suçlanan, 2.5 yıl cezaevinde yatırılan, beş yıllık mesai arkadaşlığımız sırasında fetöcü olmak şöyle dursun, fetö ile etkin şekilde mücadele ettiğine şahit olduğum Sait ÇELİK Uşak 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde BERAAT etti.
Sait ÇELİK’e gelen operasyon geliyorum demişti. Uşak Belediye Başkanı Nurullah CAHAN ve onun ekibi bu işin içinde aktif şekilde yer aldı. Ulusal basında, Fatih TEZCAN tarafından, belediyelerden fetöyü kullanarak para sızdırdığı iddia edilen, rektöre iftiraları ise bizce sabit, Süleyman ÖZIŞIK’ta yer aldı
Bu adamın iftiralarının 3 Kasım 2016’da “Cahan Sevdalısı Özışık, Rektörün Tutuklanmasını İstiyor Haydi Savcılar Göreve!” başlıklı bir makale ile deşifre etmiştim. Bu yazım mahkeme kararı ile kaldırıldı. Gariptir kaldırılmasını sağlayan, yalanlarını, iftiralarını deşifre ettiğim ÖZIŞIK değildi! Yazının kaldırılmasını kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle ÖZIŞIK değil, CAHAN istedi, mahkeme de kabul etti. Halbuki o yazıda CAHAN’ın da kişilik haklarına dikkat çekiliyor ve korunuyordu! Şeriatın kestiği parmak acımadı ama bu yazıdan 49 gün sonra savcılar göreve koştu! 21 Aralık 2016 günü Sait ÇELİK gözaltına alındı ve sonrasında tutuklandı.
CAHAN’ın belediye başkanlığı görevinden el çektirilmesi ülkenin gündemine geldiğinde ÖZIŞIK, ulusal basında CAHAN’a destek attı. “Uşak Belediye Başkanı, 17/25 Aralık sonrası henüz kimsenin FETÖ ile mücadele etmeye cesaret etmediği dönemde, dönemin FETÖ'cü başsavcısı ile FETÖ'cü rektörün foyasını ortaya çıkarıp onları hapse attıran adamdı” diye, yazdı. Belediye başkanlığından alınacağı korkusuyla, kanal kanal gezen CAHAN, en büyük feto avcısı benim, rektörü ben içeri attırdım mealinde sözler söyledi.
Bu açıklamalar kumpasın kaynağının
UŞAK MENŞELİ BİR AKADEMİSYENİN “CANYAKAN” HİKAYESİ!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 1030
UŞAK MENŞELİ BİR AKADEMİSYENİN “CANYAKAN” HİKAYESİ!
20 yıldan uzun bir süre yaşadığım ve hizmet ettiğim, güzel insanlar ve güzel dostlar edindiğim, çocuklarımı okutup yetiştirdiğim, güzelliklerin yanında bir çok acı hatıra da biriktirdiğim, dostluğun yanında vefasızlığın ve hainliğin de insana dair boyutlarını yaşayarak öğrendiğim, Uşak kentini nedense çok kısmetsiz bulurum. Kısmetsizlik kentte ve konumunda değil elbette, zira kent iklimiyle ve konumuyla çok az kente nasip olacak özelliklere sahip.
Uşak’ın şansızlığı buraya atanan idarecilerin yanında siyasetine yol ve yön verenlerin çapsızlığıyla ilgili. Bu çapsızlık ve kabiliyetsiz muhterislerin elinde kalmışlık, iktidarıyla ve muhalefetiyle herkesi sarmış bir kanser sanki.
CUMHURİYETİMİZİN KURULUŞUNUN 96. SENEİ DEVRİYESİNDE BAZI DÜŞÜNCELERİM.
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 1679
1918’de Osmanlı Devleti, yani devleti Âliye-i Osmâniye doğal ömrünü tamamladı. Zira her yaşlı gibi ömrünün son zamanlarını zelil olarak yaşadı. 13 Kasım 1918 günü Adana’dan Haydarpaşa Garı’nda karşıya geçmek üzere bir istimbot ile denize açılan Mustafa Kemal, 55 parçalık İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan gemilerinden oluşan işgal donmasının Boğaza girişi nedeniyle 2 saatlik bir bekleyişin ardından hareket edebilmişti. Atatürk, gemilerini görerek ağlayan yaveri Cevat Abbas'a dönerek "Ağlama Çocuk, geldikleri gibi giderler" demişti.
O ihtişamlı devletten eser kalmamıştı. Osmanlı, kurucusunun ismiyle anılan bir devletti. Çağ değişmiş, Osmanlı Devleti çağa ayak uyduramamış, her devletin bir gün öleceği gerçeği gereği ölmüştü!
Mustafa Kemal Atatürk Diplomasi destekli bir milli mücadeleden sonra 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurdu. Devlet-i Aliye-yi Mustafayı kurmadı! “Geldikleri gibi giderler” diyen bir lider olarak yeni devleti, Türkiye Cumhuriyeti adıyla dünyaya ilan etti. Mustafa Kemalin Cumhuriyetçi fikirleri olduğu saray ve ordu çevrelerince çok iyi bilinen bir olguydu.
Mustafa Kemal kısa ömründe, tecrübeleri istikametinde doğru bildiklerini uygulamaya çalıştı. Bazı konularda deneme yanılma yoluyla ilerledi ve 10 Kasım 1938’de vefat etti. Sonradan gelenler, şartların elvermesinden ziyade Batının o günkü menfaatleri gereği bastırmasıyla demokrasiye geçişi sağladı. Dış baskı ile demokrasiye geçiş süreci bugün yaşadığımız bir çok sorunun kaynağı oldu.
Evet, demokrasiye geçişte sıkıştırılan
ŞAKA GİBİLER!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 1869
Bu makalede çeteleşmiş şantajcı basının menfaat ve karartma faaliyetlerini, tespit ve ifşa çabalarımı bulacaksınız. Bu çeteleşmiş basın örneklerini yaşanmışlıklar üzerinden kamuoyu ve sevgili okurlarla paylaşma ihtiyacı hissettim.
Son üç yıldır arkadaş hatırına bir siyasi kurumda çalıştım. FETÖ’nün 15 Temmuz darbe teşebbüsünü ve sonrasını burada yaşadım. Siyasetin ne denli kirlendiğini, darbe sonrasında insanların nasıl aşağılık mahlûklar haline geldiğini bittecrübe gözlemledim. Sayısız tarihi olaya şahitlik ettim. Zavallı insanların korkularını kullanarak zenginleşen basın ve yayın kuruluşlarının, devlet içinde yuvalanmış eşkıya kılıklıların, yetkilerinin ve üniformalarının arkasına gizlenerek iftira ve şantaj gibi alçaklıklarına çok yakından şahit oldum.
Öyle ki, gözaltına alındığımda ve tutuklandığımda ordu kripto ve ankesörlü telefon operasyonu çerçevesinde gözaltına alındığım iftirasını basın organlarına yayanlar ve haber yaptıranlar; devlet kisvesine bürünmüş bir takım devlet görevlileri ve beraber çalıştıkları kirli basın idi! Haberleşme ve savunma haklarımı engelleyenler de devlet görevlileri idi.
Şöyle ki: Cezaevinden gönderdiğim ilk beş mektuptan dördüne el kondu! Hangi sebeple? Suç isnat ettiğim bazı devlet görevlilerinin ismini
HAKKIMIZDAKİ BİR BERAAT KARARI BAĞLAMINDA SAYIN BASIN SAVCISINA BAZI TENKİTLER VE KABUL EDERSE BİR DOST NASİHATİ!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 1605
Uşak eski belediye başkanı Nurullah CAHAN ve bir dönem yardımcılığını yapan Avukat Hüseyin Ufuk UĞUR benden şikâyetçi olmuş ve savcı bey hakkımda iki ayrı dava daha açmış. Hayırlısı olsun diyemeyeceğim. Çünkü bu tür davalar ülkemizde fikir ve ifade hürriyetinin kısıtlanmasına dair ciddi bir hukuk sorunun somut göstergeleri.Hukuka hiçbir şekilde uygun olmayan davalara itirazım var!
Kişilik haklarımıza saldıranlar, şahsıma galiz hakaretler edip iftiralar atanlar hakkında basın savcıları kovuşturmaya yer olmadığına karar verirken; hakkımda en ağır isnatlarda bulunan kişilerin yalanlarını ifşa ettiğimiz yazılarımız içinse hakaret ettiğimiz hatta iftira ettiğimiz iddiasıyla bazı savcılar tarafından özellikle de ismi bende mahfuz bir basın savcısı tarafından hukuk kuralları gözetilmeden devamlı dava açılıyor. Bu duruma karşı nefsi müdafaa hakkımız doğuyor.
Beraatla Sonuçlanan Dava Ve Hikâyesi.
Nurullah CAHAN’ın şikâyetiyle bana yeni bir dava daha açan savcı, beraatla sonuçlanan davanın da savcısı. Aslında hakkımda açılan nerdeyse bütün davaların savcısı.
Eski rektör Sait Çelik’e fetöcülük isnat edildiği günlerde belediye medyasında ve sahte hesaplarda yoğun bir propaganda yapılmış, Sait ÇELİK’in ve ona yakın çalışan şahsımın fetöcü olduğu
KİM FETÖCÜ KİM DEĞİL BAĞLAMINDA AKADEMİSYEN KILIKLI İFTİRACI ŞEREF YOKSUNLARINDAN BİR ANTALYA ÖRNEĞİ!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 2117
28 Şubat sürecinde üniversitelerde müslüman avı başladığında Konya’da asistanlıktan tanıdığım ilahiyatçı bir arkadaşımla aynı odayı paylaşan yakın arkadaşlarından biri, bana ilahiyatçı arkadaşımın ihbarcılık yaptığını, Batı Çalışma Grubuna arkadaşlarını irticacı diye gammazladığını söylemişti. Delil sorduğumda “öyle diyorlar” demişti. İnsan denen varlığı tanıdığını düşünen, insanın dedikoduya ve gıybete yatkınlığını bilen bir tecrübenin sahibi olarak inanmadım. Zira Allah (cc) Kitabı Kerimde kullarına delilsiz hiçbir şeye inanmayın ve delilsiz konuşmayın diyordu. Bu nedenle delilsiz konuşulan hiçbir şeye inanmamak gibi bir prensiple yaşadım ve yaşıyorum.
28 Şubat ihbarcısı arkadaşım şimdilerde ilahiyat kökenli bir
BİR YUMRUKTA TEHLİKEYE SOKULAN ÜLKE BEKÂSININ ve ESARETİN TARİHSEL KÖKENLERİ
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 2416
-Bindik alamete gidiyoruz kıyamete farkında mısınız?-
Sevgili dostlar. 1975’de 14 yaşındaydım. İşte o günlerden bugünlere ayna tutmak ve sonu ESARETE VE ZİLLETE çıkan gerçek bir BEKÂ SORUNU’na dikkat çekmek için bu yazıyı kaleme alıyorum. Başarabilirsem Cumhuriyet Tarihimizin yakın karanlık bir döneminin gerçeklerinden yola çıkarak günümüze ışık tutmak, günümüzün karanlıklarını dağıtmak isterim.
1973 genel seçimlerinin sonucu ortaya son derece dağınık bir siyasi manzara çıkarmıştı. O günkü meclis aritmetiğini vemanzarayı gençlerin anlayacağı şekilde aşağıda sıraladım. Özellikle gençler anlasın diye siyasal parti isimlerini liderlerini ideolojik eğilimlerini de yazdım ve açıkladım.
Cumhuriyet Halk Partisi, Bülent ECEVİT % 33.3’le 185 milletvekili (SOL-SOSYAL DEMOKRAT)
Adalet Partisi, Süleyman DEMİREL, % 29.8’le 149 milletvekili (MERKEZ SAĞ)
Demokratik Parti, Ferruh BOZBEYLİ, % 11.9’la, 45 milletvekili (MERKEZ SAĞ)
Milli Selamet Partisi, Necmettin ERBAKAN, 11.8’le, 49 milletvekili (İSLAMCI SAĞ)
Cumhuriyetçi Güven Partisi, Turhan FEYZİOĞLU % 5.3’le 13 milletvekili (ATATÜRKÇÜ-SAĞ)
Milliyetçi Hareket Partisi, Alparslan TÜRKEŞ, % 3.4’le 3 milletvekili (MİLLİYETÇİ-SAĞ)
Türkiye Birlik Partisi, Mustafa TİMİSİ % 1.1, 1 milletvekili (Alevileri temsil iddiasındaki bir parti olarak bilinir. SOL kabul edilir.)
Bağımsız % 2.8’le 6 milletvekili
Burada önemli gördüğümüz kısa bir bilgi verelim. Önce Cumhuriyetçi Güven Partisi daha sonraları Güven Partisi olarak anılan parti CHP’den kopan bir partidir. ECEVİT’in, Sosyal Demokratlık iddiası ve çizgisine tepki olarak eski CHP’yi ve temsil iddiasıyla kurulmuştur. Atatürkçü SAĞ şeklinde tanımlanabilir. 12 Eylül darbecilerinin kavramsal olarak dağarcığımıza kazandırdığı “Atatürk Milliyetçiliği” kavramının mucidi bir siyasi partidir. Lideri hukuk profesörü Turhan FEYZİOĞLU 12 Eylül darbecilerinin gönlündeki başbakan adayı idi. Fakat 12 Eylül öncesi kirlenmiş kabul edilen bir siyaset alanının aktörü olduğu düşünüldüğü için bu gerçekleşmedi.
14 Ekim 1973 yılı seçimlerinde sağ ağırlıklı ve dağınık yapıya sahip bir meclis meydana gelmişti. Bu dönemde
KADİR MISIROĞLU VEFAT ETTİ. RABBİM AMELİYLE MUAMALE ETSİN…
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 2319
İslam ahlakı olmayan sözde Müslüman bir ülkede Müslüman olarak yaşamak ne kadar zor dostlar. Böyle bir ülkede doğruları söylemek ve savunmak ne kadar zor?
Kadir MISIROĞLU öldü. Ölünün arkasından konuşulmaz, derler. Yanlıştır. Ölünün arkasından konuşulur! Dünyada şu veya bu şekilde iz bırakmış, başkalarının hayatlarını etkilemiş ölülerin arkasından konuşulması gereklidir de! Doğrusuna doğru, yanlışına yanlış denir. Denecektir, denmelidir.
Ölünün arkasından küfretmektir yanlış olan. Küfür etmek, hele ölüye küfretmek, hakaret etmek, iftira hangi ahlakın eseridir? İnsan olarak bugün doğru bulduğumuzun yarın yanlış olduğunu fark etme ihtimalini hiç hesap ediyor muyuz? Dün doğru yapanların bugün yanlış yapabileceği veya dün yanlış yapanların bugün doğru yerde durabileceği ihtimalini gözetiyor muyuz? Gözetmeli değil miyiz?
Kadir MISIROĞLU her ölümlü gibi ölmüş. Küfretmeyin kardeşim, arkasından konuşun. Deyin ki
MÜLAKAT MÜLAKAT CEHENNEME YÜRÜMEK!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 1783
KPSS sorularını çalanlar yandaşlarını evlere çağırıp Fetih Suresi okuyarak soruları dağıtmıştı. Bu olay basında dillendirildiği tarihlerde “Fetih Suresi Okuyarak Cehennemi Kazanmak!” başlıklı bir makale yayınlamıştım. (26 Mart 2015) http://www.usak.tv/fetih-suresi-okuyarak-cehennemi-kazanmak-makale,137.html0
Bu günlerde FETÖ olarak tanımlanan ve devletten temizlenmeye çalışılan örgüt, o günlerde ÖSYM’ye ve her türlü kurumun sınav merkezine nüfuz etmiş, soruları çalıyor, Fetih Suresi okunan ortamlarda taraftarlarına dağıtıyordu. Böylelikle bu milletin çocuklarının emekleri ve istikballeri çalınıyor, dini duyguların istismar edildiği mekanlarda ehliyet ve liyakat prensipleri imha edilerek ülkenin geleceği yok ediliyordu. Çalışanla çalışmayanı, bilenle bilmeyeni ayıran en önemli kriteri ortadan kaldıran “Emek Hırsızlığı” devlet kurumları aracılığıyla yapılmıştı. Biz bugün bu fiili işleyenlere FETÖ mensubu diyorsak ta o günlerde bu işin faali bizzat devletti! Zira devlet dediğimiz teknenin dümeni örgüte kaptırılmıştı!
Artık devir değişti! Galiba ve umarım sınav soruları artık çalınmıyor! Ama işe alınmadan önce “Mülakat” adı verilen bir görüşme yapılıyor. Görüşmelerde adaylar puanlanıyor ve işe alımlar öyle yapılıyor.
Oysa, “Mülakat” TDK sözlüğüne göre iki anlama geliyor. Birincisi, “buluşma, görüşme,” ikincisi ise “bir işe alınacak kişiyi seçmek amacıyla, adaylarla tek tek ve yüz yüze konuşmak, görüşmek.”
İkinci anlamıyla eşitler arasında vuku bulması gereken bu görüşmelere günümüzde başka bir anlam daha yüklenmiş ve bu görüşme puanlama yapılan sözde sözlü bir sınav haline getirilmiştir.
Mülakat, artık kavramsal anlamıyla “görüşme”yi değil ölçütleri bilinmeyen bir sınavı ifade etmektedir. Bugün tecrübelerle biliyoruz ki; yapıldığı söylenen mülakatlarda kimi adaylara adı soyadı memleketi sorulması
SÜLEYMAN ÖZIŞIK AĞLIYOR BEN GÜLÜYORUM ve DİYORUM Kİ: BUNLAR İYİ GÜNLERİNİZ!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 3769
Ulusal basında Süleyman ÖZIŞIK diye bir köşe yazarı var. Rektöre kurulan kumpasın medyadaki baş aktörlerindendi. Uşak Belediyesi’nden kaç para aldığını bilmiyorum. Bildiğim, Fetöcü ilan ettiği rektörden vasıfsız yeğenini öğretim elamanı almasını istemiş rektörde bu teklifi reddetmişti.
Bu adamı ilk ben 3 Kasım 2016’da “CAHAN SEVDALISI ÖZIŞIK, REKTÖRÜN TUTUKLANMASINI İSTİYOR HAYDİ SAVCILAR GÖREVE!” başlıklı bir makale ile deşifre etmiştim. CAHAN’ın belediye başkanlığından alınması gündeme geldiğinde ÖZIŞIK, ulusal basında CAHAN’a destek attı. “Uşak Belediye Başkanı, 17/25 Aralık sonrası henüz kimsenin FETÖ ile mücadele etmeye cesaret etmediği dönemde, dönemin FETÖ'cü başsavcısı ile FETÖ'cü rektörün foyasını ortaya çıkarıp onları hapse attıran adamdı” diye yazdı. Bu açıklamalar kumpasın kaynağının ifadesi açısından açık bir itiraftı. Bunun üzerine ilk yazıdan on bir ay sonra 9 Ekim 2017 “CAHAN SEVDALISI SÜLEYMAN ÖZIŞIK’A AÇIK MEKTUP” başlıklı bir yazıyla çevrilen dolapları deşifre ettim. Ancak kumpasçıların o günlerdeki ulusal basındaki gücü sesimizin duyulmasına engeldi! Duyanlar duysa da kamuoyuna mâl olmadı.
Ve nihayet 8 Kasım 2018’de medyatik ve sözünü sakınmayan romantik İslamcı Fatih TEZCAN ortaya çıktı. Bazı gerçekleri kustu. ÖZIŞIK ve şürekâsına çete dedi. Kendisine katılıyorum. Zira tecrübemizle sabittir.
Fetösever and Fetösavar Süleyman dün “Bizim mahallenin medyası…” başlıklı
NURETTİN VEREN GERÇEĞİ..!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 4056
SERİKLİ AVUKAT YAŞAR TOPAL, NUREDDİN VEREN ve KANAL AVRUPA İŞBİRLİĞİYLE ŞANTAJLA PARA SIZDIRMA GİRİŞİMİ SERİK BELEDİYESİ’NDEN NASIL PÜSKÜRTÜLDÜ?
Kısmetse Serik’le ilgili bu son yazım dostlar. Burada görev yaptığım süre içinde siyasetin ve ülkenin içinde yaşadığı darbe teşebbüsü sonrası ortamın, insanları nasıl kirlettiği ve zehirlediğiyle ilgili fikir sahibi oldum.
Bu yazı mahiyeti itibariyle bütün ülkeyi ilgilendiren bir konunun ifşasıdır. Burada ifade ettiğim gerçekler, ülkemde ABD/MOSSAD menşeli FETÖ ihanet örgütüyle mücadelede çok ciddi yanlışlar yapıldığının ve elan yapılmaya devam edildiğinin bir vesikasıdır. Bugüne kadar Devletin uhdesinde olan bu bilgi artık tarihe mâl olmalıdır.
Yine bu yazı insanların korkularını ve/veya zaaflarını kullanarak FETÖ olgusundan şantajla para sızdırma faaliyetlerine güzel bir örnektir. Kanal Avrupa televizyonunun Nurettin VEREN’le işbirliği yapması sonucu karıştığı fırsatçılık ve yasadışı işlerine delil niteliğinde bir tanıklığı içermektedir. Serik’te avukat olduğu rivayet edilen, haktan hukuktan, masumiyet karinesinden, insanların lekelenmeme hakkından bihaber kifayetsiz muhteris Yaşar TOPAL adlı şahsın kriminal tiplerle kasıt ve husumet içeren suç ortaklığının acıklı hikayesidir.
Daha önceden “Serikten İki Müfteri -Zavallı Ömer Gürler ve Yaşar Topal’ın Mahkemedeki İbretlik Halleri” başlıklı makalemi kendi sitemden yayınlamıştım. Bu makale Yaşar TOPAL adlı sözde Ak Partili, yeni aday Enver APUTKAN’ın danışmanı olduğu söylenen şahsın konumunu açık bir şekilde deşifre edecektir. Ak Parti’nin toplumun önüne koyduğu adaya, Yaşar TOPAL danışmanlık yapıyorsa, genel merkez dâhil herkes şapkasını önüne koyup düşünmelidir.
Gelelim yaşanan gerçeğe ve Yaşar TOPAL’ın çapını ve ahlakını gösteren ibretlik olaya.
Bu makalede geçen olaylar ve isimler gerçektir. Bu adi şantaj ve para sızdırma girişimi
HIRSIZLAR ve HAİNLER
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 2515
Küçük bir ilçede propaganda faaliyetleri sırasında bir parti başkanı, Mevcut başkanımıza “hırsız” diyen de oldu… Vatan hainlerinin yanında yer almaktansa hırsız bizim hırsızımız arkadaşlar, biz yanında yer alırız!” demiş.
Önce insanlığıyla, sonra da, diniyle, imanıyla, şerefiyle haysiyetiyle oynanmış bir milletin fertlerinin düştüğü acıklı durumu anlatıyor bu sözler! Siyasi tarihimizde “çalıyor ama çalışıyor” denilerek çalışkan hırsıza bir eğilim hatta iltifat gerçeği vardır. O kadar çaresiz ki! Çalıp çalışmayanlar, tüm toplumu çalıp çalışanları hoş görmeye, meşrulaştırmaya götürmüş!
Tam anlamıyla bir hezeyan hali! Rezillik, ahlaksızlık, ruh sefaleti ve düşkünlük! Arkadaş biz çalanlara mahkûm muyuz? Hırsızlar arasından bir hırsız seçmeye mecbur muyuz, diye soran yok! İktidarıyla ve muhalefetiyle, önümüze hırsızlardan bir hırsızı, yandaşı, yakını, arkadaşı, akrabayı koyan politik düzeni sorgulayan da yok. Bakın partilerin aday gösterdiği adaylara? Halk bu adaylardan
MÜFTERİ VE HAYSİYET CELLADI EMEKLİ JANDARMA BAŞÇAVUŞ SİGORTACI CENGİZ’E CEVABIM, DURDU HANIM’A NASİHATİMDİR.
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 2395
Serik’te arkamızdan iftira ve hakaret edenlerden biri Cengiz YILDIRIM, diğeri Durdu DEMİR YILDIZ isimli iki zat. Rivayete göre biri erkek, diğeri kadın! İki ay devletimiz tarafından dinlenmeye alındığımızda zevkten dört köşe olmuşlar. Sosyal medyada kendilerini mutlu, muzip ve sevinçli hissetmişler. Terbiyesizlikte ses hızını aşmışlar.
Öncelikle Cengiz YILDIRIM’a çoktan beridir hak ettiğini düşündüğüm cevabımı vereceğim.!
Bu kişilerin yaptıklarını gördükten sonra uzun uzun düşündüm. Nasıl bir ruh hali yaşıyorlar diye de bir araştırma yaptım. Neden bu kadar mutlu olmuşlar anlamaya çalıştım! Zira benim tanıdığım bildiğim bir komşumu böyle bir suç isnadıyla alsalar, insan olarak üzülürüm. Sonra da aklanmasını diler ve beklerim. Anladım ki, bu tiplerde güzel bir duygu yok. Ötekinin başına gelen felaketler büyük bir sevinç ve mutluluk yaratıyor bu yaratıklarda!
Başkalarının başına gelen felaketlere sevinmenin felsefede bir adı varmış. Almanca’da 'Schadenfreude' diyorlar. Türkçe de tam karşılığı yok. Kıskançlığa benziyor ama kıskançlık değil. Felsefeci Schopenhauer bu durumu kıskançlıktan çok daha kötü bir şey! Zalimce ve insanoğlunun en kötücül davranışlarından biri, olarak niteliyor.
Evet Cengiz Efendi öncelikle sana sormak istiyorum. Başkasının felaketine sevinmek, bu kadar zalim olmak için ne kullanıyorsun?
Hayrola Cengiz Efendi! Siz beni nereden tanıyorsunuz? Kendinizi kaybetmiş, zulüm sarhoşu olmuş, hakarette sınır tanımamışsınız! Freniniz tutmamış, zembereğiniz
HAYSİYET CELLADI MÜFTERİ AVUKAT RASİM DEMİRKAN’A ANLAMADIĞI DİLDEN CEVABIMDIR!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 2566
2.5 yıl Serik belediyesinde çalıştım. Siyasi bir kurumda çalışmanın ne olduğuyla ilgili yeteri kadar fikir sahibi oldum. Bu hakaret uzmanı tipleri buralarda tanıdım. Hâlbuki bu şahsı da ben tanımazdım. Yorumlarından anladım ki o beni tanıyormuş!
Devletimiz tarafından iki ay alıkonduğumuzda, meydan bu tür müfterilere kalmış. Frenleri tutmamış. Zevkten dört köşe olmuşlar. Sosyal medyada kendilerini muzip ve sevinçli hissetmişler. Elimiz kolumuz bağlı olduğu yani cevap veremeyecek durumda olduğumuz için arkamızdan attıkça atmışlar. Onlar için bundan sonra bedel ödeme zamanı. Bu tür arkadaşlarla ilgili yasal girişimlerimi başlattım. Ancak bir kereye mahsus sosyal medyadan kendilerine sesleneceğim. (Cengiz Yıldırım gibi birkaç kişi daha var) Her ne kadar hak ve hukuk dilinin bu arkadaşların anlamadığı dil olduğunu bilsem de bir kereye mahsus sesleneceğim.
RASİM DEMİRKAN’A CEVABIMDIR.
Rasim DEMİRKAN adlı görmediğim, bilmediğim ve tanışmadığım avukat olduğu rivayet edilen
SERİKTEN İKİ MÜFTERİ.
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 2637
ZAVALLI ÖMER GÜRLER ve YAŞAR TOPAL’IN MAHKEMEDEKİ İBRETLİK HALLERİ
Birilerinin tetikçisi olduğu kanaatini taşıdığım, şahsıma ve başkan Ramazan ÇALIK’a Serik’te FETÖ’cü iftirası atan iki kişi var. Biri Ak Parti eski meclis üyesi, an itibariyle DSP’de top (emlak) koşturan Ö. GÜRLER. Önceleri sol partiden Karadayı Belediye Başkanlığı yapmış. Solcuymuş 180 derece dönüşle AK Partili olmuş. Gençliğinde aşırı sol bir örgütün mensubuymuş ve bundan dolayı yargılanmış. Cezaevinde çekilmiş resmini sosyal medyada paylaşıyor, adeta övünüyor. Başkan ÇALIK bunu zor bela partiden attırdı. Tam yolcu iken istifa edip CHP’ye geçmişti. Şu sıralar da DSP saflarında siyaset esnaflığına devam ediyor.
Ömer ismi çok güzel ve çok sevdiğim bir isimdir. Bizim kültürümüzde Adalet’in timsali bir sahabe-halifenin adıdır. Bu sebeple küçük oğluma Ömer ismini vermiştim. Ö. Gürler’in bu ismin ağırlığını taşıyamadığını düşündüğüm için makale boyunca ondan ÖGÜRLER diye bahsedeceğim. Bir müfteriye Ömer demek beni rahatsız ediyor zira..
SERİKTEN İKİ MÜFTERİ.
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 1591
ZAVALLI ÖMER GÜRLER ve YAŞAR TOPAL’IN MAHKEMEDEKİ İBRETLİK HALLERİ
Birilerinin tetikçisi olduğu kanaatini taşıdığım, şahsıma ve başkan Ramazan ÇALIK’a Serik’te FETÖ’cü iftirası atan iki kişi var. Biri Ak Parti eski meclis üyesi, an itibariyle DSP’de top (emlak) koşturan Ö. GÜRLER. Önceleri sol partiden Karadayı Belediye Başkanlığı yapmış. Solcuymuş 180 derece dönüşle AK Partili olmuş. Gençliğinde aşırı sol bir örgütün mensubuymuş ve bundan dolayı yargılanmış. Cezaevinde çekilmiş resmini sosyal medyada paylaşıyor, adeta övünüyor. Başkan ÇALIK bunu zor bela partiden attırdı. Tam yolcu iken istifa edip CHP’ye geçmişti. Şu sıralar da DSP saflarında siyaset esnaflığına devam ediyor.
Ömer ismi çok güzel ve çok sevdiğim bir isimdir. Bizim kültürümüzde Adalet’in timsali bir sahabe-halifenin adıdır. Bu sebeple küçük oğluma Ömer ismini vermiştim. Ö. Gürler’in bu ismin ağırlığını taşıyamadığını düşündüğüm için makale boyunca ondan ÖGÜRLER diye bahsedeceğim. Bir müfteriye Ömer demek beni rahatsız ediyor zira..
ORTAYA KARIŞIK SIZMA FETÖCÜLER MEHMET ÇAKIN’A SALDIRIYOR! AHLAKSIZLIK ZİRVEDE!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 2764
AT İZİNİN İT İZİNE KARIŞTIRILMASININ UŞAK’TAKİ HİKAYESİDİR…
Uşak Belediye başkan adayı açıklandı. Uşaktaki belediye çetesinin Uşak, Ankara ve İstanbul’daki uzantıları fake hesaplar vasıtasıyla saldırıya geçtiler. Hedefe yeni belediye başkanı adayını koydular ve FETÖ’cü ilan ettiler. Aynen beni FETÖ’cü ilan ettikleri gibi! Dahası ordu kripto ankesörlü telefon operasyonuyla ilgili gösterdikleri gibi! Çamur at izi kalsın mantığıyla ahlaksızlıkta sınır tanımıyorlar.
Dava adamı CAHAN’ın UTAŞ işçilerine, geçen seçim FETÖ’nün desteklediği bir partiye oy vermelerini telkin ettiği de şehirde konuşuluyor. Geçen seçim FETÖ’cüler yerelde o partiye, cumhurbaşkanlığında da CHP ‘yer oy vermişlerdi. Bunu cezaevine girmeden önce tespit etmiş ve yazmıştım. Cezaevinde kendilerine sorarak tespitimin doğruluğunu teyit ettim. Cumhurbaşkanlığına verilen oyla partinin aldığı oy arasındaki fark ülkedeki FETÖ oyunu veriyor. Dolaysıyla ben bu ülkedeki FETÖ’cü oyunun % 2/2.5 olduğunu biliyorum. Bu oya da ne kadar FETÖ’cü oyu denilebilir, ondan da şüpheliyim! Zira bu alınan oyun %1.5’unun FETÖ ile mücadelede at izinin it izine karıştırılmasıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Yargıda yapılan yoğun hatalara ve kasıtlı eylemlere siyasetin çare üretememesi ve çoğu zaman seyirci kalmasından dolayı ortaya çıkan adaletsizliklere ve mağduriyetlere tepki olarak geliştiği kanaatindeyim.
İşte Uşak’ta at izini it izine karıştıran ve Ankara ve İstanbul uzantılı devlet kurumlarında adamları olan bir çetenin
TÜRKİYE’DE HÂKİMLER VAR…
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 2811
Türkiye’de bir ağır ceza heyeti, savcılıklarda hazırlanan iddianamelerdeki çifte standartları ve yanlışlıkları, üniversitelerde dönen dolapları, rektörlük seçimlerindeki üç kağıtçılıkları, makam sahiplerinin iki yüzlülüklerini SOBELEMİŞ! Bu heyet Fetö davalarında suçun sınırını adalet prensipleri çerçevesinde hiç bir şüpheye mahal vermeyecek şekilde belirlemiş. İşte adalet budur dedirten bu hakimlere selam olsun.
Hakimlerin 1000 sayfayı AŞAN karar gerekçelerinde “VI- delillerin tahlili ve suçun vasıflandırılması;” başlıklı kısmı, ibret ve örnek olması dileğiyle yer ve isimleri kodlayarak sunuyorum.
Lütfen ibretle okuyunuz:
VI- Delillerin Tahlili ve Suçun Vasıflandırılması;
FETÖ/PDY Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere sivil alanda dinden, kamusal alanda
ESKİ AKÜ REKTÖRÜ ŞAN ÖZ-ALP’İN İFTİRASINA CEVABIMDIR: FETÖCÜ YARGI BENİ DEĞİL SENİ KOLLADI!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 2032
Rektörlük hülyaları yarım/yarıda kalan bu eski rektör, had konusunda hep sorun yaşamıştır. Duruyor duruyor, fırsatını buldu mu çıkıyor ortaya, altında kalacağı iddiaları ortaya atıyor. Altında kalacağı büyük büyük laflar ediyor. Yazık!
Başlıktan esasa geçelim. Sabık AKÜ Rektörü Şan Öz-Alp Bey, 10 Temmuz 2018 tarihli Odak Gazetesi’nde, bir makale yazmış. Başlığına Takdiri İlahi demiş. Hala gördüğünü zanneden gözleriyle, Uşak’ın bir mahalli gazetesinde “Uşak Üniversitesinden Yrd. Doç. Dr. Ali Galip Baltaoğlu FETÖ operasyonunda silahlı terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla tutuklandı.” başlığı altında kelepçeli resmimi görünce, görmek istediğini görmüş ve hatıraları depreşmiş! Başlamış hatırlamaya…! AKÜ’deki marifetlerim dolayısıyla verdikleri cezalardan, teşkilatımın yani FETÖ’nün hukukçuları, doktorları, idari kadroları sayesinde kurtulmuşum! Açtığım davalarda bunları defalarca tazminat ödemeye mahkûm ettirmişim. Yıllarca, hüviyetimi, FETÖ yandaşlığım ortaya çıkıncaya kadar gizleyebilmişim. Afyon’da FETÖ’nün sadık uşağı olan bazıları ise ortada dolaşıyormuş. Temennisi bu soysuzlara da gereğinin yapılması imiş.
İşte Şan Öz ALP böyle yazmış. Öncelikler Şan Öz_ALP kimdir, nedir tanıyalım! Okuyucuların bu konudaki hafızalarını tazeleyelim.
1998-2003 yılları arasında görev yapmış Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde Şan Öz ALP adlı zalimce uygulamalarıyla ünlü
BYLOCK’TA DEVLETE VE MİLLETE KURULAN TUZAK VE İZLENİMLERİM.
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 3601
İki aylık tutukluk dönemimizde ciddi tecrübeler edindik. Özellikle FETÖ ile mücadelede yapılması gerekenlerin neler olduğunu gördük. Bu konudaki müşahedelerimizi ve alınması gereken tedbirleri devletimizle paylaştı ve paylaşıyoruz. Nelerin yapılabildiğini, nelerin yapılamadığını, mücadelede yapılan hataların neler olduğunu gözlemlemenin kendi adıma büyük şans olduğunu düşünüyorum.
Bylock kullanma iddiasıyla yargılanan üniversite öğrencisi veya yeni mezun olmuş gençlerle beraber yattım. ByLock hadisesinin ne kadar çok faktörü olduğunu, bu konuda suçlu ile suçsuzu ayırmanın zorluğunu ve bu konunun hata yapılmaya çok müsait bir alan olduğunu gördüm. Bu konuda verilen hükümlerde adalet standardının tam olarak sağlanamadığını da fark ettim. Yanlış olduğunu düşündüğüm uygulamalar tüm ülkede mi böyledir, yoksa Uşakta mı böyledir bilmiyorum. Konuştuğum avukat arkadaşlarım fahiş gibi görünen bazı hataların, Uşak ve benzeri 5-10 ilde daha fazla olduğuna dair kanaatlerini ifade ettiler.
ANADOLU AJANSI ve DEMİRÖREN HABER AJANSI’NIN TETİKÇİ/KUMPASÇI BELEDİYE MEDYASINDAN NE FARKI VAR!?
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 1991
Atalar tatlı tatlı yemenin biraz ağrılı çıkarması olur, derler. Şimdi çıkarma zamanı!
Ben maalesef devlete sızmış bu çete mensubu arkadaşların aklına akıl ve sır erdiremiyorum. Bir kez daha söylüyorum. Bana fetöcü demek bizatihi diyenin fetöcü olmasını gerektirir. Hep söyledim bir kez daha söylüyorum. Sahtekârların, soyguncuların hırsızların, alçakların bana gücü yetmez. Çok zengin olsalar da! Zira bu devlet sahipsiz değil ve bu yolda kurban ne evlatlar var, farkında değiller! Para her kapıyı açıyor sanan, önüne geleni rüşvet teklif ederek parayla satın alarak pislikleri örteriz zannedenler, yanıldılar. Pislikler ifşa oldu, haramzadeleri doyuramadılar, belediyeyi iflas ettirdiler. Şimdi iyot gibi açığa çıktılar. Mafya bozuntuları ortalıkta kaldılar.
Bu alçak çetenin mensubu HASAN RIZA İLBEYLİ’nin
KOPARAN’DAN BİR KUMPAS DELİLİ DAHA ve NEDİM ŞENER’DEN İSTENEN İMDAT!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 2127
Kumpas işlerinde usta, sözde reisçi ve çakma İslamcı bir belediye soytarısı var. Gerçekte isminin Murat KOPARAN olup olmadığını bilmiyorum. Tivitır hesabının gerçek ismiyle bir hesap olmadığını sanıyorum. Ancak ilgilileri bu hesabın kime ait olduğunu çok iyi biliyorlar! Uşak belediyesinde Murat KOPARAN isimli İstanbul’dan ithal gerçek bir kişinin de olduğu söyleniyor. Bir ara Ankara’ya girerken yaptığı paylaşımında Uşak belediyesinin hizmet aracında fenersiz yakalanmış ve sahte de olsa gerçekte olsa Uşak Belediyesi çalışanı olduğu anlaşılmıştı. Aynı zamanda usakhaber.com çalışanı diye de biliyorum. www. usak.tv bu adamı en son “BELEDİYEDEN MAAŞLI TROL CUMHURBAŞKANIMIZI KILICIYLA DÜZELTECEKMİŞ!” başlığıyla haber yapmıştı. http://www.usak.tv/politika/belediyeden-maasli-trol-cumhurbaskanimizi-kiliciyla-duzeltecekmis-h39183.html
Sayın Cumhurbaşkanımız, son dönemde hoca olarak bilinen bazı isimlerin kadınlara yönelik sözlerine sert tepki göstermiş, din adına ortaya çıkarak kadınlar hakkında İslam'da yeri olmayan içtihatlarda bulunan kişileri marjinaller olarak nitelendirmiş, "İslam'ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. Siz İslam'ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız. Beni birçok hocaefendi tefe koyacak o ayrı mesele. Rabbim bizi tefe koymasın" demişti. İşte Cumhurbaşkanımızın bu sözüne, Murat KOPARAN, Hz Ömer’e atıfla “seni kılıcımızla düzeltiriz” diye tivit atarak, Cumhurbaşkanını düzeltme işlerine girmiş fakat tavşan yürekli çakma bir mücahit olduğu için hemen kaldırtmıştı. Daha doğrusu sahipleri kaldırtmıştı. Uşak tv’nin bu haberini gülümseyerek okumuştuk.
Şahsıma kötü niyet taşıyan ve kasıtlı işlemler yapan bazı yargı mensuplarının hazırladığı dosyaları yakinen bilen Murat KOPARAN çakalının, 2015’e kadar çocuklarını FETÖ’nün Antalya/Toros kolejinde okutan ve buradan mezun eden, Uşak’ta yazdığı FETÖ’nün çatı iddianamesinde ismimi, Adil ERKEN kaynaklı FETÖ’cü diye geçiren, Uşak Başsavcı vekili Hacı Aykut AYDIN’ın da sosyal medyadan takipçisi olduğunu da belgelemiştik.
KOPARAN’IN KUMPAS DELİLİ YENİ TİVİTİ
Murat KOPARAN en son şöyle bir paylaşımda bulunmuş. “Serik’te Fetö’den tutukluları gece gündüz savunan, Fetö ile organik bağı olan, Fetö şeması içerisinde eylemler-faaliyetler yapan, örgüte insan ve finans kaynağı sağlayan, savcıları makamları “sizden hesap soracağız” diye tehdit eden, Ali Galip Baltaoğlu adlı bir fethullahçı var.
Çok uyanık ya! Bu paylaşımını Nedim ŞENER’e de etiketlemiş! Nedim ŞENER’den >
BİR KUMPAS DELİLİ DAHA ve BEN FETÖ’CÜ OLDUĞUMU NE ZAMAN ÖĞRENDİM!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 2700
Uşakta tetikçi bir haber sitesi var. Bana dair bir haberi “FETÖ/PYD Tutuklusu Sait ÇELİK'in Tetikçilerine Hapis Cezası!” başlığı altında algı oluşturmaya yönelik bir haber yapmış. Benim bildiğim bu site Belediye Başkanı Nurullah CAHAN ekibinin kurduğu ve onun propagandasına hizmet eden bir haber sitesi. Bu haberin yargı yoluyla erişimini yasaklattım. Bu alçaklığın adı habercik değil tetikçilik! Başlıkla içeriğin hiç uyuşmadığı bu haber içeriğinin konusu Adil ERKEN’in şikayetiyle hakkımda görülen hakaret iddiasını içeren dava. Aynı şikâyet ve dava çerçevesinde Savcı Bahadır SAKAOĞLU tarafından FETÖ soruşturması da başlatılmıştı. İşte bu dava da hakkımızda aleyhimize hapis cezası verilmiş. İsmimizi FETÖ iddianamelerine geçmesini sağlayan Adil ERKEN beni hapis cezasına hükmettirmiş. Ne güzel! Buna seviniyorlar! Sanıyorum bu haberi yaptıran Adil ERKEN, hakkındaki FETÖ isnadından kurtulacağını ve temizleneceğini zannediyor. Yanılıyor, sağ oldukça elim ve gözüm üstünde olacak! FETÖ ile dans ede ede bir yerlere gel. Son sonra da ben FETÖ ile mücadele ettiğimden dolayı hakkımda soruşturma açılıyor diye açık bir yalanla kamuoyunu ifsat et. Bu kararları gerekçe yaparak beni FETÖ’cü ilan et. Yok öyle, yok. Bakacağız bakalım iftiracılar mı yoksa doğrular mı kazanıyor!
Elbette karara itiraz edeceğiz ama bu itirazdan önce ve onu koruyan sistemin şahsıma karşı kurduğu kumpasın bir delilini daha deşifre etmek istiyorum.
Kumpasçıların Çalışmalarına Dair Bir Delil Örneği Daha!
Rahmetli dayımın, kızından bir torunu var. Adı Mehmet Ali SEZGİN. Bu delikanlı >
SAVUNMALARIMI YAYINLIYORUM! VARAN (2)
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 4244
Sayın DALKIRAN’a Kısa Bir Hitap
Sayın DALKIRAN, basındaki yazılarım nedeniyle hakarete uğradım, küçük düşürüldüm demiş ve şikayetçi olmuş!
İşte ben bu özgüvene hayranım! Devlet gücünü ve yetkisini eline geçirdikten sonra hakkıma giren insanlar, icraatları dillenip kamuoyuna mal olduğunda küçük düşürüldüm şerefimle oynandı diye savcılıklara koşması hem trajik, hem de komik!
Ben size ne yaptım Sayın Bey? Mesela ben size hortumcu ve kripto paralel diyen bir düzenbazın cezasını mı kaldırdım. Dahası bu düzenbazın hakarete uğradığı şikayetiyle size kınama cezası mı verdim? Düzenbazların ya cezasını kaldıracaksın, ya soruşturmasını kapatacaksın, namuslu insanları kendi nefislerini savunmak zorunda bırakacaksın, sonra da o düzenbazın şikayetiyle bana soruşturma açıp,k ınama cezası vereceksin öyle mi? Ayıptır günahtır, okuduğunuz fakülteden utanın bari! İlahiyat Fakültesi’nde ADALET diye bunu mu öğrettiler size? Bir ilahiyatçının yapacağı işler midir bunlar?
Sayın Bey’in uygulamaları karşısında Rahmetli Abdurrahim KARAKOÇ’un şu dizeleri duygularımı ifade ediyor.
FETÖ İLE MÜCÂDELE NEDEN İSTENEN SONUÇLARI VERMİYOR.
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 1756
Şamil TAYYAR’ın FETÖ borsası iddiası ve arkasından Osman Gazi Üniversitesi’nde FETÖ yetiştirmesi ve ihbarcısı olduğu söylenenbir ruh hastasının katliamı ile bazı şeyler yeniden sorgulanmaya başladı.
Abdurrahman DİLİPAK “Yine Söylüyorum” başlıklı makalesinde bu konuyu işledi. Kripto Gizli Tanıklar vasıtasıyla yapılan operasyonları anlattı. Bir arkadaşının “Put yapan - satan adam serbest, puta tapanların evinden put toplamaya çalışıyoruz” benzetmesiyle belediyelerde, yargıda, merkezi hükümet ve taşra teşkilatlarında bir sürü kripto adam hâlâ görevi başında olduğu gerçeğini tekrar söyledi. Ve burada yapılan hemen bütün hataları anlatarak tehlikeye işaret etti.
DİLİPAK’ın tespitleri önemli. Şöyle diyor: “mesela herkesin bildiği FETÖ’cüler durup dururken neden, niçin, nasıl, kimin tavassutu ile serbest kaldıklarına bakın. ( Ki, benim tespitlerim ki bunlar 1,1.5 yıl önce serbest kaldılar) Suçu yoksa, gerçekten serbest bırakılması gerekiyorsa, sorun yok. Ama birileri serbest bırakılması gerekirken hâlâ içeride tutuluyorsa, birileri içeride olması gerekirken dışarı çıkartılmışsa, birilerine haksız şekilde yurtdışı tedbiri filan uygulanmışsa onları kim, neden, niçin, nasıl yapmış bakalım”
“…Temizlik tabandan değil, tavandan başlamalı. Merkezden, en tepeden. Ötekilerin cür’et ve cesareti de bunlardan kaynaklanıyor. Birileri “Bana kimse dokunamaz, hesap soramaz” havasındalar. Bu Firavun aklı taşıyanlardan hesap sorulmadıkça kimseye rahat yok”
Şu önemli tespiti de yapıyor. >
UŞAK BAŞSAVCISI MUSTAFA GÜMÜŞ VAKASI!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 1949
Başsavcı bana takmış içeri atacakmış. Sadece beni değil Kazım ŞEN’le Hakan KORUK’u da içeri atacakmış. Kim yayıyor bu dedikoduları? Sezayi DAŞDEMİR/İLBEYLİ ve belediye medyası! Bu arkadaşlar Başsavcılığın sosyal medya timleri. Bu işleri son 1.5 yıldır aralıksız yapıyor, hakkımızda medya malzemeleri üretiyorlar. Malum başsavcımız soruşturmalarının başlangıcını bu medya malzemelerine dayandırıyor! Rektörün iddianamesinde “DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE SONUÇ” başlıklı bölüme “Şüpheli Sait ÇELİK'in, FETÖ silahlı terör örgütü içerisinde yer aldığına ilişkin iddiaların 2013 yılından itibaren basın ve BİMER'e yapılan müracaatlarla dile getirilmeye başlandığı,” şeklinde girişi var. Basında varsa, BİMER’e de şikayet yapılmışsa gerçektir! Başlasın soruşturma!
Başsavcının hukuka uygun olmayan mesleki uygulamaları ve konumu 32 avukatın yargılanmasında iyice aşikâr oldu. Tek başıma maalesef anlatamadım. Çünkü kurulan çıkar şebekesi organizeydi. Şükür ki, geçtiğimiz iki günde gerçekleşen ve 32 avukatın BERAATIYLA sonuçlanan bu dava tüm ülkeye gerçekleri anlattı. Bu davada ne gördük? Savcılıkça temin edilerek şikayetçi yapılan mahkumlar vasıtasıyla 32 avukata 10’ar yılla dava açılmış olduğunu gördük. Öncelikle şikayetçi yapılan mahkumların hepsi de mahkemede şikayetçi olmadıklarını söylemişler. Bir tanesi savcı Ferhat DEMİRCİ tarafından yönlendirildiklerini söylemiş. Bir başkası şikayetçi olmadıklarını söylerken “yıllarca onlara para verdiniz dava edin” denilerek telkinde ve teşvikte bulunduklarını ifadeye koymuş.
Ne o öyle? Haddine mi düşmüş avukatların başsavcıyı >
SİZDEN KORKAN SİZDEN BETER OLSUN BE KUMPASÇILAR!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 1801
Aslında rektör konusunda bütün yargısal süreçler Yargıtay aşamasına kadar tamamlanmadan yazmama kararı almıştım. Ancak, Uşakhaber sitesi beni bu kararımdan caydırdı. Tekrar bir operasyona yeltendiler. Doğal olarak bana söz hakkı düşürdüler.
Uşakhaber adlı belediyenin yayın organı olduğu söylenen sözde haber sitesi, 16 Mart 2018 Cuma günü, bir haber yaptı ve beni savcılara hedef gösterecek tarzda ismimi bol bol kullandı. Sonrasında haberi hemen kaldırdı. Neden? Tabii ki, Rektörü yargı kararıyla FETÖ’cü ilan edip, beni de FETÖ’ye destek veren bir kişi olarak göstermek için!
Şimdi Ali Galip ne diyecek merakı içindelermiş! Benim yazdıklarımı hatırlatıp, bazı sözlerimi bağlamından kopararak algıya yönelik sunum altında tekrar işliyorlar. “ÇELİK'i her ortamda kollayan ve savunan, Ali Galip Baltaoğlu'nun algı operasyonları yapıp Sait ÇELİK lehinde onlarca yazı yazmış olmasından sonra ne yapacağı merak konusu” diyorlar. Meraklanmışlar, meraklarını hemen gidereyim.
Beyler sizin anlayışınız kıt galiba! Bir daha tekrar >
NEREDE BİR İHANET VARSA FÖTÖ’CÜLER ORADADIR!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 2383
21 Ocak 2018 de Gazeteci Nedim Şener “Nerede bir ihanet varsa Fötö’cüler oradadır.” diyerek dördü biraradanın en özgün örneğini sunmuş. Evet dört adet FETÖ’cünün sosyal medya paylaşımlarını bir araya getirerek birçok kitapta anlatılacak bir gerçeği tam altı kelimede zihinlere çakmış.
Bakın FETÖ’cü hainler ne demiş:
SAVUNMALARIMI YAYINLIYORUM! VARAN1
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 6745
HAKARET EDENLER, KUMPAS KURANLAR, HAKARETÇİLERİN SUÇLARINI DİSİPLİN KURULLARINDA AFFEDENLER HAKARETE UĞRADIK DİYE BENDEN ŞİKAYETÇİ OLMUŞLAR! NE GÜZEL!
Geçen hafta polis merkezindeydim. Sezayi DAŞDEMİR, Gökhan ACAR, sabık rektör vekili Sayın DALKIRAN ve Arş.Gör. Adil ERKEN beni şikayet etmişler. Bize hakaret etti onurumuzla oynadı, bize iftira etti, demişler. Bu adamların iddialarını araştıran Uşak Başsavcılığı ifademizi talimat yoluyla aldı.
Hayatım boyunca şeffaflığın güç olduğuna inandım. Bu sebeple gizli saklı hiçbir işim olmadı. Hayata bakışımı ve inançlarımı kimseden saklamadım. Sosyal medyada hiçbir paylaşımımı silmedim. Bu nedenle çok iyi tanınan gizlisi saklısı olmayan biriyim.
FETÖ işi memleketi karıştırdığı tarihten itibaren bir takım iyi saatte olsunlar devreye girdi. İsmimi Uşak’taki FETÖ iddianamesine soktu. Yalancı tanık ifadeleri, kimliği belirsiz ihbar mektupları dosyaları kapladı! Ama tutmadı. Tutmaz. Bana FETÖ isnadının akla zarar olduğunu ve bana FETÖ isnadında bulunanın kesinlikle FETÖ’cüler olabileceğini Uşakta beni tanıyan herkes söyler. Bunu sayın Başsavcı Mustafa GÜMÜŞ’te henüz anlayamadı. Ama anlayacak!
Bana kumpas kuranlar iki şeyi hesap edemediler.
HUKUK İFLAS EDİNCE REKTÖR YURTTA SULH KONSEYİ ÜYESİ OLUYOR!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 2817
Bir partinin il başkanı yine ortaya çıkmış yaklaşık 11 aydır tutuklu bulunan rektör ÇELİK’e kumpas kurmadığını anlatarak aklanmaya çalışıyor. İddianame demek, gerçek demek değil. Adı üstünde, iddia demek!
Çıkmış adam desteksiz atıyor. Fettahoğlu şirketinde maaşlı çalışan olmasını gerekçesini anlatacağı yerde Rektörün iddianamesine giriyor ve haklı olduğunu kendince anlatıyor. Mahkemeyi bekleyemiyor. Kamuoyunu yalan yanlış bilgilerle iğfal ediyor.
O delil diye zikrettiği iddianame unsurlarından birisinin, gerçeğini ben buraya yazayım. Vatandaş işin doğrusu bilsin. Rektör Sait Çelik’in telefonundan whatsapla gönderilen ve otomatik olarak kaydedilen bir resim çıkmış. Bu resimde darbe gecesi ele geçen sıkıyönetim komutanları listesi varmış. Bu da rektörün Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğunu gösteriyormuş. Biz bunu nereden öğrendik savcıdan değil elbette. Sosyal medyadan öğrendik. Bu konuda sosyal medyada benim de ismim geçirildi üstelik. Bakınız >>>>>>>> >>>>>>>> >>>>>>>>
Bu konuda sosyal medyada benim de ismim geçirildi üstelik.
<<Bakınız.
Bu yayınlar Rektörün Medyada Yurtta Sulh Konseyi Üyesi olduğunu işleyenlerin karartma ve propaganda yayınlarıydı. Soruşturma gizli olduğu için bizim bunlardan haberimiz yoktu tabii. Bu sahte hesap kanaatim o ki güvenlik güçleriyle ortak çalışıyordu. Rektör tutuklandıktan 11 gün sonra ve
AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE ANLATACAKLARIM VAR!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 4328
ŞOFÖR VAKASI VE FETÖ ŞÜPHELİSİ ADİL KARAMAN’IN
TRAJİ KOMİK İFADESİ…
Uşak Üniversitesi Rektörünün iddianamesi bir basın operasyonuyla beraber aniden ortaya çıktı. Elini kolunu sallayarak Uşak sokaklarını arşınlayan köküne kadar FETÖ’cü H.E. köküne kadar FETÖ’cü arkadaşı E.K.’den duymuşmuş! Rektör Sait ÇELİK 2012’deki ABD ziyaretinden sonra “hoca efendiyi ziyaretimden Umre hazzı aldım” demiş. Biz bu iddianame gerçeğini ULUSAL BASINDAN öğrendik. Merakla beklediğimiz iddianame henüz şüphelinin avukatına ulaşmadan Milliyet ve Akit Gazetelerine ulaşmıştı. İlginç buldum!
Rektör, benim yanımda ve bulunduğum kalabalık ortamlarda ABD ajanı, Siyonist uşağı dediği FETÖ liderinden meğer feyz alıp haz duyuyormuş. Demek ki ciddi kriptoymuş!
Benim bildiğim rektör her fırsatta FETHULLAH’IN şizofrenik bir ruh hastası olduğunu söyler, müntesiplerine de MANKURT derdi. Bazen rektör bu sebeple mi içeride diye düşündüğüm oluyor! Bu ifadelerine tanıklık yapacak birçok öğretim üyesi vardır üniversitede. Hepsi mahkemede konuşacaktır.
Savcılar aslında benim rektörün en yakınlarında çalıştığımı biliyordu. Soruşturma sırasında bizim ifademize başvurma ihtiyacı duymadıkları için bunları kayda geçiremedik. Şimdi tek yol kaldı, mahkemede konuşacak ve bildiklerimizi söyleyeceğiz. Söyleyeceklerim o kadar çok ki; öncelikle bildiklerimi parça parça yazayım, mahkemede kısaca tekrar edip daha sonra bu yazılı ifadelerimizi makale olarak sunayım diyorum.
İlk bilgimi masal formunda yazayım, bu işte tuzu olanlar da tek tek mahkemeye gelsinler istiyorum. Gelsinler ve bildiklerini devletle paylaşsınlar.
Sızmalara mı Sızmışlar? Sızılanlar Süzme Sızma mıymış?
Bir varmış bir yokmuş. Yıllardan 2011’de Sait ÇELİK diye bir adam Uşak Üniversitesine
CAHAN SEVDALISI SÜLEYMAN ÖZIŞIK’A AÇIK MEKTUP.
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 3881
Sayın ÖZIŞIK size öncelikle çok bilinen bir aforizmayı tekrar edeyim. Gerçeklerin er veya geç ortaya çıkmak gibi bir karakteri vardır. Ve Uşak’ta gerçekler yavaş yavaş ortaya dökülmeye başladı. Paniğe gerek yok, acıyacak!
Siz Süleyman Bey, Uşakta dönen dolapların medyadaki gücü ve perdesi oldunuz. Şu gelinen noktada ben ne yapmışım demiyorsanız, sorun var! Hırsızlıkla yolsuzlukla, FETÖ ile mücadelenizde samimi olsaydınız ben ne yapmışım demeniz gerekirdi. Beni kimler kullanmış, hangi emellerine alet etmiş diye kara kara düşünmeniz icap ederdi. Maalesef böyle olmadı. Zatıaliniz CAHAN’ı kurtarma derdinde. Hayır, hayır yanlış oldu! Türkiye çapında faaliyet gösteren bir çeteyi saklama çabasında! Bu nedenle doğru söylemiyor, algıya oynuyor, gerçekleri çarpıtıyor ve hâla yönlendirme yapıyorsunuz.
Hatırlıyor musunuz SAYIN ÖZIŞIK. 2 Kasım 2016’da UŞAK'TA NELER OLUYOR? başlığı altında rektör Sait ÇELİK’in FETÖ’cü olduğunu tüm Türkiye’ye duyurmuştunuz. Olayı yerelden ULUSALA taşımıştınız. Uşak’ı ve Uşak’ta olanları sizden daha iyi bilen ve takip
UŞAK ÜNİVERSİTESİ REKTÖR VEKİLİ SAYIN DALKIRAN’A AÇIK MEKTUP
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 4575
Sayın Rektör vekilim Sayın Dalkıran Hoca 23 Eylül 2017 tarihinde dava adamlarına teselli olma babında rahmetli Necip Fazıl’dan bir beyit yayınlamış. Üzülme! Bu Davanın sahibi Haktır; Hak olan davada zafer muhakkaktır!
Katılmamak mümkün mü? Elbette değil! Fakat sanırım bu konuda en son konuşacak kişi kendisidir. Zira Sayın Dalkıran Hocanın bildiğim öyle hukuk dışı idari tasarrufları var ki; bu laf üstünde durmuyor!
Hak nedir, dava adamlığı nedir üzerine konuşmaya uygun bir duruşunun olmadığını düşünüyorum. Dava adamlığı ve hak elbisesi ona on numara büyük gelir kanısındayım.
Son bir yılda neler neler yaşadık.
At izi it izine karıştı! Kim ne yaptı belli değil. Merkeze çekilen sayın vali ile de dava arkadaşı olduğu söylenen Sayın Dalkıran rektör Sait Çelik tutuklandıktan sonra rektör vekili olarak atandı. Halihazırda da rektör adayı…
Yine bir doğruyu açıkça ifade edelim. Sayın, Sayın Dalkıran beni hiç sevmez. Hatta nefret eder. Doğrusu benimde ona karşı duygularım pek pozitif değil. Ancak muhtemelen kendisinin düşündüğü gibi ona karşı sevgisizliğim nefret düzeyinde değildir. Çoğu zaman yanlış yaptığını düşünür ve acırım. Hırslarıyla hareket eden, dünyasını abad edeceğim derken ahretini berbad edenlerden olduğunu görüyorum. Ne diyeyim. Allah ıslah etsin cümlemizi.
Bir işyerinde her zaman sevdiğiniz saydığınız adamlarla çalışmanız mümkün değildir. Kimse kimseyi sevmek zorunda da değildir. Ama özellikle idareciler karşılıklı saygı çerçevesini yıkmamak ve hak üzere olmak zorundadır. Aksi takdirde o iş yerinde huzur güven ve
SÖMÜRÜLMEYE MÜSAİT OLMAK….
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 3454
Sömürgecilik… Osmanlı Türkçesinde müstemlekecilik, Batı dilinde koloniyalizm. Güçlü Batı ülkelerinin daha az gelişmiş ülkeler üzerinde dini, ekonomik, ticari, siyasi amaçlarla üstünlük kurarak hedef ülkelerin her türlü yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmesi eylemi. Dünyanın en vahşi, en alçakça ve en rezil işi. Güçlü ülkeler bunu hep yaparlar, güçsüz ülkelerin malını, canını ve hatta namusunu helal görerek kendi ülkelerinin insanlarınının refahını ve güvenliğini böylece sağladıklarını düşünürler. Aslında bu bir illüzyondur. Filmin sonunda sömürgeciler de ağır bedeller öderler. I.ve II. Dünya savaşı bunun yakın örnekleridir. Zira Sünettullahtır, yani Allah’ın değişmeyen ve değiştirilemeyen kuralıdır. Kul hakkının davacısı Allah’tır ve bu hakka giren toplumların ödedikleri bedel de ağır olur. Büyük kıyametten önce küçük küçük kıyametler muhakkak yaşanır. Güç, gücü kullanma ahlakı olmadığında hastalıklıdır. Güçlüler çoğu zaman sömürmeye yönelik hareket ederler.
AH SAVCIM AH…. NE YAPTIN SEN!
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 5345
Savcı Bahadır Sakaoğlu Kardeşim.
Artık ben de sizi sosyal medyadan takip ediyorum. Benimle bu kadar yakından ilgilenen bir savcıyı tanımak ihtiyacı duyuyorum.
Hasan Rıza İlbeyli hesabından şahsımı ve rektörü FETÖcü ilan eden, her türlü hakareti, tehdidi, şerefsizliği sahte hesaplar üzerinden yürüten Sezayi DAŞDEMİR’i takip ve takdir eden paylaşımların sahibi savcım.
Siz değil miydiniz üç dört yıl önce Sezayi DAŞDEMİR’e, bir devlet memuruna asla yakışmayacak suçunu itiraf ettirip mahkum ettiren. Bu seviyede bir ahlakın sahibiyle ne zaman bu kadar içli dışı oldunuz? Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim, diye bir atasözü duydunuz mu? Sizi böyle bir arkadaş tercihine yönlendiren saik neydi bilmiyorum ama yanlış tercih! Volkan TURAN, Sezayi DAŞDEMİR gibi arkadaşlar, kötü arkadaşlar savcım. Bu tipler adamın başını belaya sokarlar.
Evvelki gün sosyal medya hesabınızda, şehit Denizli Başsavcısı hakkında başsağlığı dileme şekliniz ve üslubunuz dikkatimi çekti. “Fethullahçı terör örgütüyle mücadele eden yargı mensuplarınıza yaşarlarken yapılan saldırı ve linç girişimlerinde de yalnız bırakılmaksızın sahip çıkılması temennisiyle başımız sağolsun”
Denizli Cumhuriyet başsavcısı gibi işini iyi yapan yiğit bir savcının şehadeti üzerinden böyle bir paylaşımda bulunmanızı hiç doğru bulmadığımı söylemeliyim. İnsanların doğru bir ahlak üzerinde bulunmadan, sağcılığı solculuğu, Atatürkçülüğü, dindarlığı dinsizliği, mezhebi meşrebi hiç bir şey ifade etmez. Hayatta bir eğitimci olarak hiç hoşlanmadığım şeylerden biri, Atatürk’ü kullanan,Atatürkçüler, dini kullanan Müslüman görünümlü münafıklar, milliyetçiliği kullanan, ahlaki zaaf sahibi milliyetçilerdir. Bu tipler belirli bir ahlak üzerinde değilse bu duyguları kullanıyorlardır ki bu büyük bir onursuzluktur. Dolayısıyla haklı olduğunuzu düşünüyorsanız beni şikayet edin. Gereğini yapın. Aynı benim sizi HSYK’ya şikayet ettiğim gibi. Ama, haklı eleştirilerim ve isnatlarım karşısında “ben FETÖ ile mücadele ediyorum bana yaşarken sahip çıkın” mealinde konuşarak birilerinden yardım talep etmeniz yanlış. Hele hele bir şehit üzerinden bunu yapmanız yanlışın karesi. Siz Türkiye Cumhuriyeti Savcısı olunuz, biz sizi başımızda taşırız sayın savcım.
UŞAK ÜNİVERSİTESİNDE BÜYÜK KUMPAS! FETÖ NASIL METÖ OLDU?
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 10825
UŞAK ÜNİVERSİTESİNDE BÜYÜK KUMPAS!
FETÖ NASIL METÖ OLDU?
METÖ/FETÖ NASIL KUMPAS KURDU!
REKTÖR SAİT ÇELİK’İ NASIL TUTUKLATTI!
Şair diyordu ya hani, “ Haydi Abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam” Bizde, zarar vermeyelim referandum diyorduk, işte geldi ve geçti referandum….
Haydi kumpasçılar vakit tamam! Şimdi hesap vakti..
Uşakta uzun süredir bir sahne sanatı icra ediliyor ! Bu gösterinin aktörleri olağanüstü hal yasasından yararlanarak ve devlet gücüyle bir rektörü özgürlüğünden ettiler. Ben ise aldığım tedbirler ve Rabbimin muhafaza buyurması sonucu Şimdilik fiili zarar görmedim.
Bilindiği üzere, yaşama ve güvenli yaşama hakkı Anayasa’da ve evrensel hukuki mevzuatta tüm vatandaşlara tanınan en önemli haktır. Çünkü insanlar şerefleriyle haysiyetleriyle yaşamak isterler. Şerefsiz ve haysiyetsiz bir yaşam insan olanın isteyeceği bir yaşam türü değildir. Bu nedenle Yüce Allah’tan(cc) her zaman dileğim, anlamlandırmak zorunda olduğumuz bu hayatı şerefle tamamlamayı bana nasip etmesidir. Bizler ve bizim neslimiz, milli İslami ve insani değerlerin sahipleri olarak, bir saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayat için fırıldak olmaya gerek olmadığını bilerek yaşadılar ve yaşıyorlar. Sorun şu ki biraz az kaldık galiba! Bu yazım ve ihbarım bu işlere bulaşan tüm fırıldaklara armağanım olsun.
KENDİ ÇİÇEKLERİ AÇSIN DİYE...
- Ayrıntılar
- Ali Galip BALTAOĞLU tarafından yazıldı.
- Gösterim: 10676
Bir seçimden daha çıktık. Sonuçları itibariyle milletimiz için hayırlı olur inşallah. Seçim öncesinde dış basının ilgisi ve bize bakışı dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. The New York Times, The Guardian, Der Spiegel türü basın ve yayın organlarının Türkiye aleyhtarı yayınları dikkat çekmeyecek gibi değildi çünkü.
Örneğin, The Guardian'ın Türkiye başyazısının bir cümlesi şöyleydi: “Tam Batılılaşmamış, yoksul Müslümanların kendi ülkelerini yönetmelerine izin verilemez.”